elli

4.8K 230 191
                                    

Tam 6100 kelime! An itibariyle yayımladığım en uzun bölüm💃 Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Bölüm sonu görüşmek üzere, soruları cevaplayın olur mu? Bu kalp sizin için💜 keyifli okumalar dilerim!

İki Gün Önce


Bir kez daha, dünyanın en huzurlu uykusu.

Fakat aslında çok farklı, çok daha huzur verici. Özellikle de dün geceden sonra...

Egemen'le beraber uyuduğumuz ilk uyku değildi, son da olmayacaktı ve buna dayanarak; dün geceki uykuyla kıyasladığımda şimdikinin çok farklı olduğunu söyleyebilirdim. Çok daha rahatlatıcı...

Çünkü gerçekten de öyleydi. Hayatımda uzun zamandır -otuz dört hatta otuz beş gün kadar- hiç hissetmediğim bir huzur, hiç hissetmediğim bir rahatlama hissetmiştim. Ne uykuya dalarken, ne de uyanırken başım ağrımamıştı ve kendimi gerçekten de yaşıyor saymıştım. Bunun da tamamen, kafamdaki soru işaretlerin ortadan kalkmasından yada yanlış cevaplanmış soruların, doğru çözüme kavuşmuş olmasından kaynaklandığını düşünüyordum.

Yani Egemen'le beraber uyuduğum şu kısa zamanda; tek kişilikten bir tık büyük ve oldukça rahatsız olan hastane yatağında olmamıza ve kapının sürekli birileri tarafından açılıp kapanmasından ötürü gürültü duyulmasına rağmen; birbirimize sıkıca sarılıp uyuduğumuz bu kısacık an, dün geceki uykudan kat be kat daha iyiydi. Çünkü kafa karışıklığım yoktu, çünkü vermem gereken bir karar kalmamıştı, çünkü Egemen beni affetmişti ve en önemlisi de Egemen iyiydi.

Ona sarılmış ve gözlerimi huzurla kapatmışken aklımdaki tek şey onun iyi olduğu ve geri kalan her şeyin önemini yitirdiğiydi. Egemen iyiydi, beni affetmişti ve hastaneden çıktıktan sonra birlikte Yağız'ın karşısına çıkacaktık. O saatten sonra olacaklar gerçekten de umrumda değildi. Yağız bize sırtını dönüp gidebilir yahut bizi anlayıp destek olabilirdi. Kendi kararıydı ve vereceği her karara saygı duyacaktım.

Onun da duymasını istediğim gibi... Çünkü ben kararımı vermiştim. Şu an o kararın kollarında uyuyordum.

Daha doğrusu uykuda kalmak için zorluyordum kendimi. Egemen'e sıkıca sarılmış ve odanın kapısına sırtımı dönmüş bir şekilde uykunun huzur verici yoğunluğunda kalmak için direniyordum ki odadaki ses fazlalaştı. Gözlerimi açmadan, yani uyandığımı belli etmeden ne olduğunu anlamaya çalıştım.

"Biraz sessiz..." diye fısıldadı Egemen. Demek ki o çoktan uyanmıştı. Başını benim başımın üzerinden hafifçe kaldırdı ve ses tonunu biraz daha alçaltıp; "Yasemin uyuyor," dedi yine sessizce. Kime dediğini duymak için dikkat kesildim. Anıl ve Yağız'ın geldiğini sanmıyordum çünkü bu çok tuhaf olurdu. Egemen'in Yağız'a dönüp; Merhaba Yağız, biz kardeşinle birlikteyiz. Sana söyleyecektik fakat hastaneden çıkmayı bekledik, sorun etmezsin değil mi? Bir de biraz sessiz olursan çok sevinirim çünkü kardeşin uyuyor da dediğini düşünmek bile gayet gerçeküstüyken, bunun yaşandığını görsem küt diye giderdim herhalde.

"Ah, barıştınız mı?" Duyduğum sesin tanıdıklığı, Yağız'ı, az evvel düşündüklerimi ve gereksiz birçok şeyi unutturdu. Bedenim kasılıp put kesildi ve ben sanki nefes almayı unuttum. Sanki bir salıncaktaydım ve bir tarafım uyku safına, diğer tarafım da tamamen uyanma safına delice sallanıyorken duyduğum bu sesle salıncağın ipi koptu. Pata küte yerlerde yuvarlandım, tamamen ayıldım ve neyin ne olduğunu net bir şekilde anladım. "Oğlum, çok sevindim."

Demiralp çifti buradaydı.

Esas Demiralp çifti. Nazan ve Kemal Demiralp, Egemen'in anne ve babası.

Sen Benimsin | texting Where stories live. Discover now