4.Bölüm

459 35 95
                                    

~


Zihnim uyuşmuş gibiydi. Bilincim yerindeydi ve görüşüm netti. Ancak düşüncelerim dalgındı ve aldığım darbeler yüzünden vücudumda ağrılar vardı. Okuldan ayrıldığımda beni arabamla eve Yangyang bırakmıştı. Eric yüzüme bile bakmamıştı çünkü sinirli olduğunu biliyordum. Kendime bunu yaptığım için bana çok kızgındı ve şu an konuşmamamız en iyisiydi. Ki zaten yol boyunca Yangyang ın çenesini dinlemek beynimi yeterince sikmişti.

Her birinin ne denli haklı olduğunu biliyordum ancak bilmedikleri bazı şeyler vardı. Babamın ne kadar iğrenç bir herif olduğunu en iyi ben biliyordum ve bazı şeyler olmak zorundaydı. Sonunda kendi kendimi harcamış olsam bile, ne şekilde olursa olsun onun zarar görmesini istiyordum. Ama korkak bir çocuk değildim. İçimde biriken ve hiçbir yere sığmadan bir şey vardı. Bunun sonunu göremiyordum ancak şimdilik, sadec yaşıyordum.

Kendimi odama attığımda yumuşak yatağın üzerine bıraktığım kırgın bedenim rahatlamıştı. Ancak ruhum fazlasıyla kırgındı. Yorgun hissediyordum fakat zihnim daha çok yorgundu. Aklımdan çıkmadığı içinde Mark Lee'den nefret etmeye başlamıştım. Tanrım... işi gücü yok muydu? Ne diye sürekli aklımdan çıkmıyordu ki... Uyumalıydım. Ben- sadece uyumak istiyordum.

...

-"Mark bebeğim, sence beyaz mı krem rengi mi?"

Eve geldiğimde babamla karşılaşmayı cidden beklemiyordum. Ve Lee Taeyong için her zaman kıyafetlerinin önemli olduğunu biliyordum. Zaten kafam dalgındı ve hiçbir şeyle uğraşmak istemiyordum. Ancak babamı kırmak ya da başımdan savmak yapmak istediğim bir şey değildi.

-"Beyaz daha iyi baba."

Demiş ve çoktan yukarıya çıkmak için yönelmiştim.

-"Heey~ nereye kaçıyorsun?

-Sarılmak yok mu? Bebeğimi özlüyorum."

Demiş ve benimle sevimlice konuşmuştu. Kocaman adam olmama rağmen babamın bu halleri karşısında her zaman küçücük ve savunmasız hissediyordum. Kendimi bildim bileli onun kokusu ve sıcaklığını ezbere biliyordum. Benim bir annem yoktu. Benim mutluluğum Lee Taeyong'du. Jung Jaehyun'du. Ve aptal kardeşlerimdi.

Yavaş adımlarla yorgun bir gülümseme bırakarak ona sarıldığımda, beni sarmalamış ve başımdan öpmüştü. Onlar cidden çok çalışıyorlardı ve aynı evi paylaşıyor olsakta bazen inanılmaz özleyebiliyordum. Sanırım şimdide o anlardan biriydi.

-"İyi misin?

-Her şey yolunda mı?"

Diye biraz endişeyle sorduğunda onu daha fazla endişelendirmemek adına bir sorun olmadığını söylemiş ve toparlanmıştım.

-"Bu gece yıl dönümümüz. Akşam babanla dışarıda olacağız. Hem... belki bu gece eve gelmeyiz. Kardeşlerine göz kulak ol bebeğim~"

Demiş ve hâlâ elindekileri sırayla üzerine tutup denemeye devam etmişti.

-"Baba tanrı aşkına... kocaman adam oldular. Onlara bakıcılık falan yapmayacağım. Dışarı çıkarım bende banane-!"

Diyerek söylenmiş ve gözlerimi devirerek yukarı çıktığımda gelen seslere kulaklarımı kapatmıştım. Şu an tek ihtiyacım olan yalnız kalmaktı. Şu an tek ihtiyacım olan, Haechan ı düşünmekti.

Bugün olanlar cidden... beni bile yormuştu şaşkına dönmüştüm. Her şey bir anda olmuş ve ne yaşadığımızı anlayamamıştım. Kendine bunu neden yapmıştı ki? Bunu hak etmediğine emindim ama bunu kendi kendine planladığını anlamak zor olmamıştı.

Academy of lovers | For Markhyuck Where stories live. Discover now