32.Bölüm

196 17 58
                                    

Herkese selam~
Bölümler uzun olmasın diye yazılarımı böldüğüm için bölüm sayısı da artmaya başladı.

Ve sanırım bu kitaptaki en kısa bölüm oldu☺️🐣

Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.
Keyifli okumalar ~
Çok öpücük,
Zeus💜🌠



~

Hayat genel olarak acımasızdır. Etrafımızdaki insanların en fazla ne kadar kötü olacağını merak ettiğinizde, sonucu görür ve bunu hiç merak etmemiş olmayı dilersiniz. Büyümeye devam ettikçe daha çok öğrenir ve gerçekleri görmeye başlarsınız. Çocukken saf ve masum olan her yanınızı nasıl kolayca sömürdüklerini ve karanlığa ittiklerine şahit olursunuz.

Yaşamımız en güzel anları yalnızca annemin hatılarına saklıydı. Dışarıdan bir maskeyle gezmek zorunda kalmıştım, ve bu yıllarca devam etmişti. Öyle zordu ki başka biriymiş gibi yaşamak. Zenginliğin içinde burnu havada ve kibrinden geçilmeyen bir adi gibi yaşayabilmek... Yalnız kaldığım her an kendimden biraz daha nefret etmemi sağlayan kişi, benim babamdı.

Tam 22 yaşındaydım ve hayatımın yaşanmış olan kısımlarının çoğu karanlığa gömülmeyi hak ediyordu. Artık maske takmak zorunda değildim. Artık beni umutsuzluğa sürükleyen bomboş düşüncelere kapılıp gitmek zorunda değildim. Beni yerin dibine ve cehenneme sürükleyen pislik, hayatımdan sonsuza kadar çıkmıştı. Belki onu öldüreydim daha iyi hissedebilirdim. Ama ben onun katili bile olamazdım. Onu öldüremeyecek kadar bile nefret ediyordum.

Güzeller güzeli annemin anılarının yanında, uyandığım her günü anlamlı ve özel kılan bir adamla tanışmıştım. Gerçi... ilk tanışmamız pekte masumane değildi dimi? Akademinin soyunma odasındaki duşlardan birinde işi pişirmiş olmayı asla planlayamazdım. Yolun kenarında çarpışıp birbirimizden kibarca özür dileyerek tıpkı filmlerdeki gibi tanışmayı ister miydim bilmiyorum. Biz, bizimki gibi tanışmıştık. Biz, bizim gibi seviyorduk. Bize ait olan ne varsa, hepsi öyleydi ve özeldi. Hiçbir şeye değişmezdim.

Annemin katilini, istemese bile benden çok önce öğrenmiş ve bana söylememişti. Bunu ilk öğrendiğim an zaman durmuştu. Zihnim hiçbir şey düşünemez olmuştu. O an ve sonraki birkaç günü hatırlamıyordum bile. Mark'tan hiçbir zaman nefret etmemiştim. Bunu benden sakladığını bildiğim her gün bile ondan nefret edemedim. Çok kez sorguladım. Neden? Neden? Ve neden?..

Her şey açıktı. Kendimi onun yerine koyduğumda, karşısına geçip 'Mark, annenin katili babandı.' diyebilir miydim? Kalbinin acıyla paramparça oluşuna öylece şahit olabilir miydim? Hayır. Yapamazdım. Söyleyemezdim. Anlatamazdım. Ona kıyamazdım. O da yapamamıştı. Çaresizdi, anlıyordum. Bu öyle zor bir şeydi ki. Bunun ağırlığını biz yüklenmiştik. Başkasının günahını biz ödemiştik. İstemesek bile...

Herkesten ve her şeyden kaçtığım günlerde bunu kimseye söylemek istemesem bile, her gün Mark'ın gelmesini beklemiştim. Beni hissetmesini ve kendini suçlasa bile beni hep sevmesini, benimle olmasını ve benden vaz geçmemesini... Ne kadar bencilce öyle değil mi? Ama ben, hayatın oldukça acımasız davrandıklarından biriydim. Bir ailem yoktu, annem öldürülmüştü ve bunu yapan benim babamdı. Nasıl ona hiç benzemiyordum bilmiyorum. Benim gerçek babam olduğundan her zaman şüphe ediyordum. Ancak bundan kaçamazdım.

Benim hayatım buydu. Ve bu kadar parçalanmış bir kalbi, iyileştiren her şey Mark'tı. Bana dokunduğu her gün iyileşiyordum. Kulağıma fısıldadığı her sözcük ruhumu ele geçiriyordu. Aşık olmak bu muydu bilmiyorum ancak... aramızdaki bağ gerçek sevgiye dair her şeydi. Onun, hayatım olmasını istiyordum. Emin olduğum tek şey buydu. Geçmişi değiştiremezdik ama şu anı ve geleceği iyileştirebilirdik. Bunu yapmalıydık.

Academy of lovers | For Markhyuck Donde viven las historias. Descúbrelo ahora