28.Bölüm

224 24 76
                                    


Sevgili dostlar,
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın~
✨💜




~

Siz kendinizden ve hayatınızdan vaz geçerseniz eğer, diğerleri sadece sizin nasıl da eriyip gittiğinizi izlerler. Birilerinden bir şeyler beklemek değil burada dikkat edilmesi gereken, asıl önemli olan şey ne yaşamış olursa olsun kişi kendi gücünü hissedebilmeli.

Mark ise uzun zamandır kendi gücünü çoktan unutmuş gibiydi. Zaten kaldığı residansın dairesine sadece birkaç saatliğine uyumaya ya da yine içmeye geliyordu. Her gün dairesine gelen yemeklere ya hiç dokunmuyor ya da hayatta kalmak adına en fazla 2 lokma alıp bırakıyordu.

Kimseyle iletişim kurmamaya devam ediyordu. Herkesin tanıdığı, Jung ailesinin en gözde oğlu olan Mark Lee gitmişti. Yerine gelen kişiyi ise hiç kimse tanıyamıyordu. Gelen aramaları açmıyor ve mesajlara da geri dönmüyordu. Son 3 gündür ise telefonunu tamamen kapatmıştı. Yani hiçbir şey umurunda değildi. Bu şekilde devam edemezdi. Çünkü ailesi bile ona ulaşamaz olmuştu.

Üzerine giydiği siyah kıyafetler ve ifadesiz yüzü bir hayli korkutucuyken, yine dün ve önceki geceden kalan kavga izleri bedeninin her yerinden görülüyordu. Yüzü, dudak kenarı, gözleri, elleri... vücudunda görünen her yerde bir yara veya arbede izi vardı. Berbat görünüyordu. Zaten genel olarak tükettiği şey sigara ve alkol olduğu için yüzündeki o aydınlık ifade tamamiyle kaybolmultu. Göz altları mosmor ve yabakları tamamen içe gözüktü. O, acınası bir haldeydi.

Yine güneş batana kadar yataktan çıkmamıştı. Akşam olduğundan emin olduğunda üzerine, bulduğu en koyu kıyafetleri giymiş ve birazdan çıkmak üzereydi. Bu gece de hiç bilmediği bir başka barda sabahlamak istiyordu. Zaten oraya içmeye gidiyordu ancak daireden çıkmadan önce de elindeki içki şişesini bitirmeye çalışıyordu.

Şişeyi kafasına dikmeye devam ederken, dairenin kapısından sesler duyduğunda duraksamıştı. Dinç bir zihinde değildi ve gücü kalmamıştı. Fakat tamamiyle de sarhoş değildi. Kolay kolay sarhoş olamadığı için bu kadar çok alkol alıyordu. Birkaç saniye dikkat kesildiğinde açılan kapıdan içeri giren babalarını asla beklemiyordu.

-"Bir yere mi gidiyordun Mark Lee?"

Jaehyun'un otoriter sesi yine sertliğini korurken onunda görüntüsü pek iç açıcı değildi. Sert ve soğuk olan ifadesiyle Mark'la yarışıyordu. Gözleri kanlanmıştı ve o güçlü ve çekici bedeni bir hayli yorgun görünüyordu. Taeyong ise... Jaehyun'dan çok daha yorgun ve ifadesiz görünüyordu. Mark'ı burada bulduklarında hiç konuşmamaya devam etmişti bir süre.

Onun iyi olmadığını ve biraz zaman vermeleri gerektiğinin farkındaydı herkes. Ancak ailesi artık Mark'a ulaşamadığında hepsi endişelenmişti. Her yerde onu aramaya ve gidebileceği yerleri kontrol etmeye başlamışlardı. Önce kaldığı diğer daireleri, sonra arkadaşlarının evlerini, sık sık gittiği mekânları... Hiçbir yerde yoktu.

Haechan'la kaldığı daireyi ise günler önce terk etmişti. Çünkü onun anısı olan her yer canını acıtmaya devam ediyordu. Şimdi kaldığı daireye geleli birkaç gün olmuştu ve döktüğü paralar sayesinde ismini vermeden burada kalmaya başlamıştı. Yaptığı büyük bir sorumsuzluktu.

Yaptıklarının büyük bir hata olduğunu en çok kanıtlayan şey babalarının yüzündeki ifadeydi. Taeyong'un dehşet verici bakışlarından her şey okunuyordu. O, kolaylıkla sinirlenmeyen ve oldukça sabırlı bir adamdı. Fakat onu bile bu hâle getiren tek şey ancak ve ancak Mark olabilirdi. Mark, çizgiyi yeterince aşmıştı.

Academy of lovers | For Markhyuck Where stories live. Discover now