7- Aybike

35.4K 3.2K 1.5K
                                    

Medya: Seyit Ali

(Arkadaşlar paylaştığım karakterler sizin aklınızdakine uymuyorsa dilediğiniz gibi düşleyebilirsiniz. Sadece bazı spesifik özellikler var değişmeyen, Seyit Ali'nin gözlerinin mavi, Leon'un sarışın ve yeşil gözlü olması gibi. Ben kendi aklımdakileri paylaştım sizlerle...)

Hissizdim.

Sadece hissizdim. Bedenim hastalıklı gibi titriyordu, konuşmam için vücuduma verilen elektrikten sonra temiz bir dayak yemiştim. Ama ben orada değildim ki, sordukları hiçbir soruya cevap veremiyordum. Bilsem de veremezdim, itiraf istiyorlardı. İtiraftan sonra bizi öldüreceklerdi.

Başımda dikilen Yunan askeri elindeki kemeri sırtıma geçirdiğinde uyuşan bedenim acıyı tam olarak hissedemedim. "Omologiste to!" diye bağırdığında kafamı soğuk zemine bastırdım.

"İki katı sana girsin" dedim kısık sesimle. Küfür ediyordu herhalde göt. Ağzımdaki kanı yere tükürdüm nefes nefese bakışlarımı tavana çevirdim, sırt üstü yattım. Başımda azrail gibi dikilen askere baktım.

Elindeki kemeri kaldırıp kafama doğru sertçe geçirdiğinde acıyla inleyip elimi otomatik olarak vurduğu yere bastırdım. "MILA re!" diye bağırdığında gözlerim hissettiğim acıdan dolayı dolmuştu, dişlerimi sıktım.

Birden demir kapı açıldı, başka bir Yunan askeri ile konuştular ve birden Yunan askeri beni üzerimdeki gömleğin yakasından kavrayıp duvara yasladı, oturur pozisyona getirdi.

"Otur" dedi bozuk aksanlı türkçesi ile "Ziyaretçi var.." dediğinde yuvarladığı kelimelere yüzümü buruşturarak baktım. "Türkçen de sik gibiymiş" diye cevap verdim, yüzüme öfkeyle bakıp hücrenin dışına doğru ilerledi.

Canım öyle çok yanıyordu ki vücudum acıdan titriyordu. Elektriğin verdi o sızı bambaşkaydı, öleceğim sanmıştım ama ölememiştim. Dayak onun yanında hiçbir şey değildi.

Saniyele sonra içeri siyah çarşaflı bir kadın girdiğinde kafamı duvardan kaldırmadan gözlerimle içeri giren kadını süzdü. Beni görünce gözleri büyüdü, elini dudaklarına bastırdı.

"Seyit Ali..." dedi titreyen sesiyle.

"Aybike" dedim şokla doğrulurken. "Ne işin var burada?" dediğimde iki büyük adımda yanıma gelip diz çöktü. Ben daha ne olduğunu anlayamadan kollarını sıkıca boynuma doladığında acıyla inledim, hızla geri çekildi.

"Özür dilerim, özür dilerim..." dedi telaşla. "Canını yakmak istemedim, özür dilerim" dedi, gözleri dolu doluydu.

"Şşş, tamam" dedim onu telkin etmeye çalışarak. Gözleri yüzümdeki yaralarda gezinirken yüzündeki siyah çarşafı indirdi, tanıdık bir sima görmek içimi rahatlattı.

Ama asla böyle hüküm giymiş bir insanın yanına ziyaretçi sokamazlardı, ne olup bittiğini anlamlandıramıyordum.

"Canavarlar" dedi. "Mahvetmişler yüzünü Seyit" dediğinde gülümsemeye çalıştıma ama suratımdaki yaralar izin vermedi.

"Kordonda tebliğ verildi" dedi, ağlıyordu. "İki gün sonra..." dedi ama devamını getiremedi, gözlerimi kapatıp titrek bir nefes aldım.

"Bahadır, Korkut onlar nasıl?" diye sordum. Sorularımı görmezden geldi.

"Seyit, senin orada olmadığını biliyorum" dedi birden öfkelenerek. "O gün benim eşyalarımı taşımama yardımcı oldun, eve beraber girdik. Neden yalan söylüyorsun Allah aşkına!" dediğinde "Sus!" diye yükseldim, gözlerimle hücrenin kapısını kontrol ederken.

işgalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin