10- Gölgelerin Ardında

36.2K 3.1K 1.7K
                                    

Medya: Seyit Ali

O olayın üzerinden bir hafta geçmişti. Koca bir hafta boyunca hiç dışarı çıkmamıştık, hem mental hem fiziksel anlamda hazır olmaya çalışmıştık. İyiydik. Yatakta sarılarak uyuyan Bahadır ve Aybikeye bir bakış attım, Aybike bu süreçte bize çok yardımcı olmuştu.

Yemek hazırlamıştı, düzenli olarak yaralarımızı temizleyip sarmıştı, esvaplarımızı yıkamıştı. Çok yorulmuştu ama tek kelime etmemişti, yüreği büyük bir kızdı Aybike.

Üzerime siyah kabanımı geçirip son defa koltuklarda dağınık bir şekilde uyuyan bedenlere baktım. Biraz nefes almak istiyordum, hem gece yarısı olduğu için neredeyse boş olacaktı Kordon.

Evden sessizce çıktığım sırada bomboş sokakta, bir evin arkasında duran beden dikkatimi çekti. Beni görür görmez bedeni evin arkasında kaybolsa da sokağa yansıyan gölgesini görebiliyordum.

Temkinli bir şekilde evden çıktım, benimle beraber gölgede hareketlendiğinde elimi belimdeki silahıma atıp herhangi bir durumda kolayca ulaşabileceğim bir şekilde taktım. Yürümeye başladığımda arkamdaki gölge hareketlendi ve yansıması yanımdaki evin duvarının üzerinde büyüdü.

Beni takip ediyordu.

Büyük adımlarla kordona doğru ilerledim, sokaklar bomboştu ama o gölgenin hala beni takip edip etmediğinden emin değildim. Arkamı dönüp kontrol ederse, anladığımı fark edecekti. Sessizce ilerlemeye devam ettim.

İki nefes alayım diye çıktığım yerde bir sakin anım olamayacak mıydı cidden? Sikeyim, yorulmuştum.

Denizi gördüğümde adımlarımı hızlandırdım, ara sokaklardan çıktığımız için kafamı yavaşça omuzumun üzerinden çevirip arkama baktım.

Hâla oradaydı.

Sert bir soluk aldım ve önüne dönüp daha hızlı adımlarla yürümeye başladım, bir ara sokağa hızla dönerken arkamdan gelip beni görmesine fırsat vermeyerek duvarın arkasına gizlendim. Beklediğim gibi o gölge hemen gözükmezken duyduğum minik bir arbede sesi kaşlarımı çatmamı sağladı. Duvara daha çok sindiğim sırada gölgesi sokağa yansıdı, nefesimi tutup ilerlemesini beklemeye başladım.

O gölge, bir sülliet olmaktan kurtulup gözlerimin önüne bir beden olarak çıktığında gözlerim kısıldı. Duvarın köşesinde saklanan beni görmemişti, kafasında siyah bir şapka ve siyah, uzun bir kabanı vardı. Ellerinde siyah eldivenleri duruyordu.

Aniden saklandığım yerden hafifçe çıkıp büyük ellerimle yakasını kavradım ve kendime doğru çektim. Silahına davranmak istediğinde hızla sağ elini tutup, sırtını ve sağ elini tam kafasının üzerinde duvara bastırdım. Nefes nefese kaldığımda kafasındaki fötr şapka yere düştü, keskin yeşil gözlerin ağına takıldım.

Leon, keyifli bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Sen.." dedim şokla, bileğini daha sıkı tuttum. "Seni fark edemeyeceğimi mi sandın sarışın?" diye tısladım öfkeyle.

Gözleri rahatça, ay ışığının aydınlattığı yüzümde dolaştı. "Belki de fark edilmek istemişimdir Teğmen" dedi.

"Niye takip ediyorsun lan beni?" dediğimde tavrıma karşı gülümsemesi büyüdü. Daha çok öfkelendiğimi hissettim. "Kırarım kafanı bak, cevap ver"

Dişlerini gösterecek kadar derin gülümserken, gözlerimi kapatıp büyük bir sabır çektim.

"Demek kafamı kırarsın?" dedi bir çocukla konuşur gibi.

işgalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin