31 Bölüm

7.9K 407 131
                                    

Merhaba aşklarım. 🥰😘🥰😘🥰

Kulağıma gelen fakat çok da anlamadığım ses ile biri tarafından bulunduğum yerden kaldırıldığımı hissettim. Vücuduma vuran soğuk hava nedeniyle biraz daha bilincim yerine gelmeye başladığında, konuşan kişinin Demir olduğunu ve beni kucağına alarak arabadan çıkardığını anladım. Fakat o kadar çok uykum vardı ki gözlerimi aralayarak bakmak çok güç geliyordu. Gözlerimi açamayışım ve yorgunluğum nedeniyle bedenimi  kendi haline Demir’e bıraktım.

Onun kucağında nedendir bilmiyorum başım daha fazla dönmeye başladı. O an ki baş dönmesi nedeni ile düşecekmiş gibi korkarak kollarımı boynuna doladım. Kafamı göğsüne yaslayarak onun o aşık olduğum kokusu ile daha çok mayıştım. İçime çektiğim huzur veren kokusu hafiften açılan uykumun tekrar gelmesine neden oldu. Yaşadığım mutluluk ile mırıltı şeklinde ses çıkararak nefes aldım.

Demir saçlarıma kondurduğu öpücük sonrasında kısık ses tonu ile, “sen daha büyümemişken bir de çocuk sahibi mi oldun, küçük beyaz gülüm benim. ” dedi merhamet dolu bir şekilde.

Kurduğu cümle sonrasında tekrar saçlarıma öpücük kondurdu. Hala dudakları saçlarımın arasında, “ Sana söz veriyorum. Kızına ve sana kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim.” Dediğinde kendi kendine söz verir gibiydi. Kurmuş olduğu cümleleri duymadığımı zannediyordu, fakat ben sarhoş veya uykulu dahi olsam duymuştum. Bu sözleri aklıma kazınmıştı ve asla unutamazdım.

Onun benim için söylediklerine karşılık onu sevdiğimi söylemek istedim. Fakat cümleler dudaklarımdan istediğim anlamda çıkmak yerine anlamsız mırıltılar şeklinde dökülüyordu. İçimden geçenler ve dudaklarımdan dökülenler hiç birbirine benzemiyordu ve Demir’in konuşmalarımdan bir anlam çıkarabildiğini de zannetmiyordum.

Tam da tahmin ettiğim gibi anlamamıştı ve, “tamam güzel gözlüm, zorlama kendini ve uyu” diye cevap vermişti. Sözlerle anlatamadığımı hareketlerimle anlatmak için ona daha çok sokuldum. Yapmış olduğum hareket karşısında o da kolları ile beni daha da sıkı sardı.

Sarhoş olduğum için ne kadar yürüdüğümüzü bilmiyordum ancak çok olmasa gerekti. Kısa süre sonra yürümeyi kesti ve tıkırtı sesleri geldi. Tekrar hareket etmeye başladı. Uykulu ve uyanıklık arası yaşadığım bu anlar kısa süre sonra vücudumun yumuşak bir yere konması ile son buldu. Bu yumuşaklık hoşuma gittiği için daha çok yerleşmek istedim. Yattığım yerde yan dönerek bacaklarımı kendime doğru çektim. Bu şekilde daha çok rahat etmiştim.

Demir ise kendi kendine söylenir gibi “Şu haline bak? Küçük kız çocuğu gibisin” demesi ve beni çocuk gibi görmesine sinirlendim. O sinirle, “asıl sen çok iri yarısın. Kendini görmediğin için bana çocukmuşum gibi davranıyorsun” diye dışımdan olmasa da içimden söylendim. Kendime de ayıldığımda bu sözleri onun yüzüne söyleyeceğime dair tembihte bulundum.

Ben kendi kendime  ona söylenirken o ayakkabılarımı çıkarmakla uğraşıyordu. İlkini çıkardıktan sonra ikincisine geçtiğinde, “siktir! Elbise demeye bin şahit ister. Böyle elbise mi olur? Koymuşum  böyle elbiseye” diye mırıltı şeklinde söylendiğini duydum. İlk defa Demir’in bu şekilde küfür ettiğini duymuştum ve hiç de abesime gitmemişti.

Anlamadığım birkaç şey daha söylediğinde ayakkabılarımın her ikisini de çıkarmış ve benden uzaklaşmıştı. Uzaklaşmasına canım sıkılmıştı ve bu duruma mırıltı şeklinde söylendim. Fakat yine dudaklarımdan anlamsız kelimeler dökülmüş kendimi ifade edememiştim. Demir ise o anlayışlı haliyle beni anlamış ve tekrar bana doğru yaklaşmıştı. Ellerini saçlarımda gezdirerek,  “buradayım! Rahat yatman için sana kıyafet getireceğim” dedi ikna etmek ister gibiydi.

BEYAZ GÜLÜM Where stories live. Discover now