Perde 44- Ölüm ya da Yaşam

3.3K 366 183
                                    

Sevgili öcü, keyifle oku.

Şakıyı severim, sözlerini daha çok severim.

E hadi başlasın bölüm!

Şarkı:K.I.Z- Huraa die welt geht unter

-Cassie-

"Sana attığım mesajlara dönmedin."

Dudaklarımı dişleyerek -ki son zamanlarda bunu oldukça fazla yapmaya başlamıştım- yürümeye devam ettim. Beth'e hiç de kolay olmayan yollardan ulaşıp Jo'nun değişen numarasını almak, çok miktarda paraya ve fazlasıyla zamana mal olmuştu.

Telefonun mikrofon kısmını yanağıma yapıştırırken peşim sıra gelip sanki kıçımızı kurtarmamız gerekmiyormuş gibi gülüşen arkadaşlarıma bakıyordum. Jo, tüm bu çabaya rağmen aylaklık ederek beni merakta bırakmıştı.

"Burada ağır bir eğitim alıyorum, Cass. Canıma okuyorlar. Ayrıca telefon her an yanımda değil. Birileri ben eğitimdeyken alıyor sürekli." Jo mutsuzca iç çekti. "Seni özledim ufaklık," dedim nefesimi verirken. Karşılığında Jo, "Ben de," dedikten sonra son birkaç gününün nasıl geçtiğini, aldığı eğitimleri, kampa yeni gelen kızları, ailemle internet üzerinden olan konuşmalarını anlatıp bana nasıl olduğumu sordu.

Antika bir saatçi dükkânına giren Marcus'a bakarken tereddütle yanıtladım. "İyiyim." Yalan söylüyordum, iyi değildim hatta berbattım. Aidan ölüyordu ve henüz bunu durduracak şeyi bulamamıştım. Fedakârlık pek çok anlama gelebilirdi ve ben neyi feda etmem gerektiğini anlayana kadar işe yaramazın tekiydim.

"Yani işler güçler," dedim ağzımda geveleyerek. Jo'nun haberi olmasa da bu bir veda konuşmasıydı, telefonu kapattıktan sonra geçidi açıp cehenneme geri dönecektik. Orada Aidanhell'in durumu için birlikte kafa yorabileceğimiz başkaları olacaktı.

"Hey Jo, bir süreliğine ortalarda olmayacağım."

Heyecanla parlayan sesi şekeri alınmış bir bebek gibi birden soldu. "Nereye gideceksin?" Katze'nin benim için açık tuttuğu kahverengi ahşap kapıyı itekleyerek dükkâna girdim. Aidan ve Marcus kasadaki çocukla çoktan ağız dalaşına girmişlerdi. "Cehenneme geri dönmemiz gerekiyor. Bir arkadaşım hasta ve ben onu iyileştirecek şeyi bulamıyorum." Parmaklarımı alnıma bastırarak can sıkıcı baş ağrımı unutmak için gözlerimi kapadım. "Orada bir çözüm olabilir."

"Bu arkadaş erkek mi?" Gözlerimi devirdim. Kardeşimin en son ilgilenmesi gereken şey aşk hayatımdı. "Evet," dedim gözleri muzırlıkla parlayan vampir arkadaşıma baktığımda. Katze'nin beni dinlediğini biliyordum. "Ama dediğim gibi hasta ve onu iyileştirmeliyiz." Karşılığında Jo onaylıyormuş gibi homurdandı. "Kendine dikkat et abla, seni seviyorum."

Gözlerim dolarken beni görmeyeceğini bilsem de gülümsemeye çalıştım. "Ben de seni seviyorum ufaklık." Ardından onu birkaç güne kadar arayacağımı söyleyip telefonu kapattım.

"Cehennemde cep telefonları için santraller olmadığını biliyorsun." Koluma gözlerimi silerek alaycı dostuma döndüm. "Evet, ama onu yine de arayacağım. Unuttun mu, ben süper güçleri olan şeytan bir kızım." Katze sırıttı. "Hayır, sen tapılası güçleri olan vampir bir kızın dostusun." Göz ucuyla Marcus'un konuşmayı bir an için bırakıp bize bakarak gülümsediğini gördüm. Tanrı aşkına, aynı anda kaç yeri dinleyebiliyorlardı?

Çevreme bakınıp aradığımı bulamayınca yüzümü ekşittim. "Urange ile Aloha nerede?" Katze omuz silkerek umursamaz bakışını takındı. "Aloha onu yemedi, değil mi?" Bunun üzerine gülümsedi. "Hayır, perilerin kanı bok gibiymiş."

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin