Perde 82- Şeytanın Gelini

2K 170 20
                                    

Şarkı: Ghost- Mary On A Cross

Selam böce, keyifle oku...

Göz kapaklarımın ardında cılız beyaz bir ışık titreşiyordu.

Oysa karanlık çok tatlıydı. Aidanhell'in kolları arasında uykuya dalalı ne kadar olmuştu bilmiyordum. Uykuya daldığım anı da hatırlayamıyordum. Sadece uyuyakalmıştım ve uzun zamandır-ki bu belki senelerdir demekti- bu kadar huzur verici bir uyku uyumamıştım.

Şeytanımın kokusu burnuma dolarken derin bir nefes alıp kucağında daha derinlere gömülmeye çalıştım. Ama ışık daha ısrarcı bir şekilde gözlerime girmeye çalışıyordu. Zihnimin bir köşesinde Diego'nun ışıklı kalemle beni taciz etmeye çalıştığını düşündüm.

Işık bir kez daha parlaklığını arttırınca tüm hücrelerimin yavaş yavaş uyanmaya başladığını hissettim. Neredeyse küfrederek gözlerimi açarken ışık söndü. Gözlerimi karanlığa alışması için birkaç kez kırptım.

Oradaydı. Odanın kapalı kapısının hemen önünde her zamanki karanlığa inat beyaz takım elbisesiyle ifadesiz bir yüzle duruyordu. "Abi," dedim alayla. Aidan'ın üzerimdeki kolunu yavaşça kaldırarak yataktan kalktım. "Uyurken beni izlemek biraz tuhaf oldu." Nathaniel gülümseyince şaşırdım. Melekler gülebiliyor muydu?

"Vakit gelmedi mi Cassandra? Bir söz vermiştin." Üzerime ne zaman çıkardığımı bilmediğim kırışmış tişörtümü geçirirken huzursuzluğumu belli etmemeye çalışıyordum. "Tam şu an mı gitmem gerekiyor?" Şortumu da giyip saçlarımı ensemde toplayarak beklentiyle meleğin yüzüne baktım. "Şu zaman durdurma şeyinden yapar mısın?" Çenemle yatakta yatan şeytanımı işaret ettim. "Aidanhell uyuyor." Nathaniel'in bakışları sırtıma kayarken zaman bir anda duruverdi.

"Ne büyük israf," dedi melek hüzünlü bakışlarını sırtımdan uzaklaştırırken. Güçsüz bir gülümsemeyle karşılık verdim. "Onları ben de özlüyorum." Nathaniel bilemezdi. Yeryüzündeki hiçbir canlı o anı tecrübe edemezdi. Kanadımın birini koparıp yanıma koymuşlardı. Göz pınarlarım kuruyana kadar ağlayıp dehşet içinde kanadımın yavaş yavaş çürüyüşünü izlemiştim. Anılar bedenimi sarsınca titrememek için kollarımı sıvazlayan tırnaklarımı derime gömdüm.

"Keşke başka bir yolu olsaydı."

Ona baktım. Samimi görünüyordu.

"Beni sevmeye başladığını söyleme sakın," dedim alayla. Nathaniel ise son derece ciddiydi. O parıl parıl sarı kafasından neler geçtiğini anlamama imkân yoktu.

"Seni sevmemek zor Cassie," dedi melek aniden gülümserken. Bakışlarını yere indirirken omuzlarına mahcup bir gölge düştü. "Nate?" Melek yüzüme baktı. "Onlara iyi bakacaksın değil mi?" Nathaniel yüzüme bakmayı sürdürünce endişelenmeye başladım. Neyse ki melek kısa bir düşünme molasından sonra konuşmaya karar vermişti. Yanıma yaklaşıp yatağın yanındaki tabureye otururken gözleri üzerimdeydi.

"Hepsi güvende olacak. Söz veriyorum," dedi ölüm meleğim. Hemen sonra ekledi. "Kâhinler bana bir şey fısıldadı Cassandra. Sanırım benden bir gün daha isteyeceksin." Ben yüzüne şapşal bir ifadeyle bakmış olacağım ki gülümserken ekledi. "Düğün için elbette."

Nefesim kesilince ayakta duramayıp Diego'nun ergenlikten kalma çalışma masasına tutundum. Nathaniel'in gözlerine dışarıdaki doğan güneşin ilk ışıltıları çarparken kekeleyerek sordum. "Bugün benim evlendiğim gün mü?" dedim dehşete kapılırken. Gözlerim dolarken bir kez daha dengemi kaybettim. Kalçamı masaya yaslarken ağlamamak için kendimle çetin bir mücadeleye girişmiştim.

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin