Perde 66- Bir Eksiğiz

2.9K 237 75
                                    

İyi pazarlar balım, keyifle oku <3

Şarkı:CD- Challenge

İtiraf etmeliyim ki dünya son geldiğimdeki gibi değildi. Öncelikle sokakları çiş kokmuyordu ve her yerde şu parlak telefonlardan yoktu. Bir hafta içinde insanlık kafayı yemiş gibi telefon satın almış olmalıydı. Her yerdeydiler ve bu durum hepimiz için aşırı can sıkıcı bir hâl almıştı. Kimseye görünmeden geçip gitmek fikri o telefonlar sayesinde mümkün değildi.

Yine de uğraştık. İlk olarak Draza'ya gözlük taktık ve Meredith bunun her anından aşırı keyif aldı. O ve elf arasında hesabı görülmeyen şeyler vardı ve bu canımızı tehlikeye atmadığı sürece umursamayacaktım. İkinci olarak gördüğümüz vampirleri boğazlamadan önce onlardan bilgi almaya başlamıştık, ki bu da Marcus ve Katze'nin arasının açılmasına sebep olmuştu. Ama o kavganın da ortasında kalmak istemiyordum.

Benim derdim daha büyüktü. Kasları vardı ve hoş kokuyordu. Derdimi öldürmek ya da kollarına atılmak arasında gidip geliyordum çünkü Aidan sizde böyle duygular uyandırırdı. Sadece yakışıklı olması için böbreğimi verebilirdim ama o sadece yakışıklı değildi. O pek çok anlamda sadece olmayacak her şeydi. Neyse, sanırım anladınız.

Akşamüstü güneşi tepeden sanki biri eziyormuş gibi kayarken ekibin geri kalanına baktım. Bugün için hazırlanmışlardı. Urange peri muhbirlerinden büyük bir konvoyun karşımıza çıkacağı haberini alalı yirmi dört saat olmuştu ve o yirmi dört saat boyunca plan yapmıştık.

"Vampirleri korumak görevimizdi." Katze mırıldanıyordu. Yere çömelmiş, henüz birkaç saat önce oraya atılmış olan pis bir mendili izliyordu. İz sürdüğünü anlamak için deha olmama gerek yoktu. Cevap veremedim. O haklıydı, bir şekilde bu görevimizdi. Ama bazılarını kurtaramazdınız.

"Hepimizi tehlikeye attılar. Yüzyıllardır güvende olan sırrımızı ifşa ediyorlar."

"Binler," diye düzeltti Draza.

"Hepimiz enkaz değiliz. Bazılarımız birkaç yüzyıldır burada." Marcus meydan okurcasına elfe baktı. Draza konuşmak için zehirli dudaklarını araladı fakat vazgeçti. "Yüzyıllardır zevk ve sefa içinde hayatımızı sürdürmemizin sebebi iki ayaklı felaketlerin bizim var olduğumuzu bilmemesi," dedi elf sakince.

Kıçımla güldüm. "Sanki bilseler bir şey değişecekti. Ayrıca zevk ve sefa mı? Her gün yattığım yerde biri boğazımı kesmeye çalışıyor." Kardeşim omuz silkti. O da ben de haklı gibiydik.

"Dinozorları bile yendiler. Hatta bana sorarsanız yemiş bile olabilirler." Bunu düşündüm. Marcus insanlarla ilgili oldukça değişik teorilere sahipti. Gözlerimin önüne altlarındaki bezle dinozorun tepesine çıkmış vahşi insanlar geldi. "Olabilir." Oturduğum pozisyonu değiştirdim, eğer konuşmazsak beklemekten çıldıracağımızı düşünmüştüm ama konuşmak da pekiyi gelmemişti. Kafam hâlâ malûm olaylardan dolayı yerinde değildi. Öldürme eyleminden bahsetmek ve onu gerçekleştirmek arasında ciddi bir fark vardı. Özellikle de yeniden bir kısmımın melek olduğu düşünülürse.

Kendimi yabancı biri gibi hissediyordum. Bazı anlar durup içim çıkana dek ağlamak isterken bazı anlar ise kontrolü kaybediyordum, herkesin ölmesini diliyordum. Ölümde diğer hiçbir şeyde olmayan imrenilesi bir huzur vardı.

"Hey, midesi olanlar acıktıysa gidip pizza alabilirim." Urange'ın sesi içimdeki karamsarlıktan beni uyandırdı. Başımı kaldırıp periye bakacakken gözlerim şeytanıma kaydı. Konuşmuyordu. Ne düşündüğünü de bilmiyordum. Düşünüyor muydu emin de değildim. Zihin kalkanları öyle sık örülmüştü ki arasından bir ışık gibi sızamıyordum. Koca bir bilinmezlikti Aidan ve buradaki kocaman kelimesinin altını birkaç kez çizmek istiyorum.

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin