25. Bölüm

143 22 6
                                    

Selamlar, birkaç gün sonra yeni bölümümüzü de yayımlamış olduk. Keyifli okumalar dilerim

 Keyifli okumalar dilerim ♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

25. BÖLÜM | AYRILIK SERENADI

Catherine piyano tuşları üzerinde gezdirdi zarif, ince parmaklarını. Tuşlarla her teması, piyanodan acı çığlıklar koparır gibiydi.

Güzel bir Londra sabahında, İngiltere'nin en ihtişamlı malikanelerinden biri olan Longwale malikanesi, bu müzikle boynu bükük kalmıştı sanki. Evdeki herkesin yüreğinde burukluk, yüzünde yorgun bir tebessüm belirmiş; leydilerinin hiç bilmedikleri acısına ortak olmuşlardı farkında bile olmadan.

Güzel Catherine en sonunda tuşlardan kırgınlıkla çekti elini. Sevdiği adam için bestelediği müzikler yük olup yüreğine biniyordu her seferinde. Fakat genç kız bu yükü taşımaktan tek bir defa için bile rahatsız olmuyordu.

Oturduğu yerden yavaşça kalkıp elbisesinin eteklerinden tuttu ve odasına doğru yürüdü. Öğle yemeği saatiydi, büyükannesi birazdan gelirdi. O gelmeden kendisini odasına kapatması iyi olurdu.

Kapısını kapatıp sırtını duvara yasladı genç kız. Arkaya doğru ittiği kömür karası saçlarına dokununca Serpantin'de saçlarına kondurulan buseleri hatırladı özlemle. Gözleri kapandı. Hep böyle olmaz mıydı? Gözlerini kapatır kapatmaz gördüğü tek yüzün sahibi çektirmez miydi ona uykularında bile?

Gözlerinden akan yaşları elbisesinin uzun koluyla sildi. Uyuyunca rüyasında görüyor, uyanıkken de her seferinde nefesini ensesinde hissediyordu. Daha zor bir durum yoktu onun için. Kaçış yolu yoktu. Her türlü paramparçaydı, uyurken de uyanıkken de.

Ellerini duvardaki kirişe dayayarak ayağa kalktı. Dolabına yöneldi. Çektiği burnu çoktan kızarmış, saçlarından da birkaç tutam artık özgürlüğünü ilan etmişti. Dolabı açıp içinden rahat olduğunu düşündüğü bir elbise çıkardı. Gidip bahçeyle ilgilenmek onun için iyi olabilirdi.

Kapıyı itip kapattı ki araya bir şey sıkışmıştı. Araya sıkışanı çıkarmak için tekrar açıp almak için eğilince gözlerinin değdiği şey ile elleri titremeye başlamıştı. Bu onun ceketiydi. Woodbridge'deki bahçede, üstü yırtılınca kendisine verdiği ceketti. Bir eli dudaklarından kopacak bir hıçkırığa karşı ağzına kapanırken diğer eli cekete gitti.

Bir kuşunki kadar narin yüreği, titremeye başlar gibiydi. Parmaklarının ucuna değen kumaşla gözlerini kapatırken o anları hatırladı. Kendisine ilk kez o zaman hitap etmişti 'Eva' diye.

Eline aldığı ceketi hızla çekip göğsüne bastırdı. Kokusunu içine derin derin çekti. Burnu sızladı. Ah u figan eden bir yüreği sevgilinin kokusundan daha başka ne bu hâle getirirdi ki?

Bu ceketteki koku her geçen gün azalıyordu. Şimdi çok daha hafif bir kokusu vardı. Bir gün tamamen yok olacaktı. Kokusunu unutmaktan korktuğunu fark etti. Bir gün tamamen kokusuz kalacak olursa bu ceket, nereden bulabilirdi ki artık huzuru?

Ve Bir RüzgârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin