28. Bölüm

278 29 12
                                    

Selamlar, sevgiler...
Bu bölüm sizi şaşırtacak, beni de biraz rahatlatacak bir bölüm. Güzel olduğunu düşünüyorum. Umarım sizler de seversiniz.
Diğer bölüme nazaran daha hareketli olacak. O açıdan rahat olun. Sevmeniz dileğiyle, keyifli okumalar

 Sevmeniz dileğiyle, keyifli okumalar ♡

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


28. BÖLÜM | DÜŞ MEVSİMİ


- Sana dedim hala. Sana kaç defa söyledim ben... Ona âşık değilim. Ona hiçbir zaman âşık olmayacağım. Ona hiçbir zaman aşkla bakmayacağım.

Genç adamın sesi öfkeden yükselebileceği kadar yükselmişti.

- Charles.. B-ben seni anlamıyorum oğlum. Neden çizdin o zaman o resimleri? Neden bütün kaleyi onun resimleriyle doldurdun?

Genç kız yutkundu. Bu sorunun cevabı birçok şey için belirleyici olabilirdi. Kapının kolunu eliyle sıkarken gözlerini yumdu. Kötü bir şey duymamak için içinden Tanrı'ya dua ediyordu.

- O bir anlık hevesti. Benim için yasaktı, cazipti. Nişanlıydım, evlenevektim ve... Ve o kız benim için ulaşılmaz olmuştu. Yasak olduğu için 'Eva' dedim ona. Anlıyor musun? Asla benim olamayacağını sandığım için ilgilendim onunla o kadar. Sonraysa.. Nişanlım olduğunu öğrendim. Büyü bozuldu. İlgim bitti.

Genç adamın kalbi her kelimenin ardından biraz daha yaralanırmış gibi sızladı durdu. Bu söylediklerinin gerçekle uzaktan yakından hiçbir alakası olmadığını en iyi kendisi biliyordu. Gururu onu yalan söylemeye itiyordu.

- Bak hala, bir daha onu ben davet etmişim gibi yemeklere davet etme. Ben hediye etmişim gibi mücevherler hediye etme. Ona umut verme. Kendi adına yapmak istiyorsan yap ama beni bu işe karıştırma. Ona âşık olduğumu sanmasın. Ben ona ne geçmişte âşık oldum ne de gelecekte âşık olurum.

Genç kız ise elleriyle sıkı sıkı kapattı ağzını. Bugüne kadar tek tesellisi o aşktı, o aşkın saflığıydı. Şimdiyse onun da yalan olduğunu öğrenmişti. Gözlerinden sicim gibi akan yaşlarla terk etti orayı.

Halbuki ne umutlarla gelmişti. Nasıl hayaller kurmuştu yemeğe davet edilince. İnandığı, hayatını uğruna değiştirdiği her şeyin yalan olduğunu öğrenmenin yıkıcılığına karşı koyamadı. En az gururu kadar sarsılan omuzlarıyla, boğazından kopup duran hıçkırıklarıyla koştu. Yolun nereye varacağını bilmeden, önemsemeden koştu.

Bakmaya kıyamadığı, baktıkça doyamadığı o gözlerin son kez kendisine sevgiyle bakmasını ne çok isterdi.

"Seni, bir insanın bir insana duyabileceği en büyük aşkla sevdim..."

Kırgınca gülümsedi. Sesi hâlâ kulaklarında yankılanıyor gibiydi. O cümleyi her gün, her gece bir umut olarak saklamıştı. O cümleyle geceler sabahı bulurdu.

Ve Bir RüzgârWhere stories live. Discover now