4.

26.2K 506 93
                                    


-4-

Okulun son haftası kadar daha güzel bir hafta düşünemiyorum. Resmen 12. Sınıf bitti. Zaman o kadar hızlı ki korkmaya başladım artık. Bir rüya gibi her şey. Uyanmaktan korktuğum.

Bugün salı ve ben çok mutluyum. Çünkü salıdan sonra tüm günler hızlı geçiyor. Cumayı iple çekiyorum.

Tam o sıra telefonum titredi. Elimdeki ekmek poşedini sol elime alarak telefonumu açıp mesaja baktım.

055*: Çiçek, benim tugay.

Tugay kim ya? Yoksa şu 12. Sınıf salak çocukmu?

Siz: Tanıyamadım?

055*: Hani dün gerilmiştik biraz.

Siz: Numaramı nerden buldun?

055*: Kızma hemen, bir şey söylemek için yazdım...

Siz: Tamam, söyle o zaman.

055*: Bak çok üzgünüm tamam mı? Sana öyle davranmak istememiştim, beni affet olurmu?

055*: Seninle daha farklı bir başlangıç yapmak istiyorum, her şeyi unutup tekrar başlasak?

Siz: Tamam... Bana düşünmem için zaman ver...

Eve geldiğim için telefonu sessize alıp cebime attım. Annemler eskiden telefonumu polis gibi inceliyorlardı ancak  büyüyünce kestiler çok şükür, ama takıntı olmuştu artık bende sessize almak.

"Anne, ben geldim"

"Hoş geldiiin" dedi öbür odadan.

"Ben odama çıkıyorum, uzanıcam biraz"

Mutfaktaki ekmekliğe ekmekleri yerleştirdikten sonra odama çıktım. Merdivenlerden çıkarken kendimi bir iki el kokladım. Ben biraz terlemişmiydim yoksa koku başka yerden mi geliyordu. Odamın camı açıktı ve içeriye iğrenç bir koku yayılmıştı. Yüzümü ekşilterek burnumu kapadım. Bu kokuyu biliyordum.

Bu bir leş kokusuydu. Hayvan leşi kokusuydu galiba. Camdan dışarı baktım. Direk karşıdaki ev gözüme çarpmıştı. O kadar gizemliydiki sinirimi aşırı derece de bozamaya başlamıştı.

"Neyin nesi bu ev?" dedim kendi kendime.

Hızlıca gri bol hırkamı giyindim ve şapkasını çektim. Odamdan çıkıp sessizce merdivenden indim. Şuan da annemin sorularına cevap vermekle uğraşacağımı zannetmiyorum.

Sessizce kapıyı açtım. Dışarı çıkıp kapıyı aralık bıraktım. Terliklerimi giyindim ve bahçemizi dolanmaya başladım. Leş kokusu yere inince daha da artmıştı. Bahçemizin altını üstünü, sağını solunu iyice araştırdım. Leşten eser yoktu. Aklıma ilk gelen yerle arkamı döndüm.

Koku kesinlikle oradan geliyordu. Emindim. Ayrıca evin sahibi henüz gelmemişti. Siyah arabası yoktu park ettiği yerde. Belki biraz dolaşsam görmezdi. Hem eminim tek yaşıyordur.

Bizim bahçenin siyah parmaklık kapısını açtım. Dışarı çıktım ve yavaşça eve doğru yaklaştım. Rahat davranmaya çalışıyordum. İçeri girmedim, önce yere bakarak evin diğer ucuna gittim. Kare duvarla çevrili bu evin sol tarafı boş bir araziydi. Bence koku oradan geliyordu. Tam ileride bir tümsek vardı. Uzun bir tümsekti. Uzun ve büyük.

Emin adımlarla ilerledim tümseğe doğru. Bu gizem evinin her yerinde cam vardı. Göz gibi. Her yeri göz dolu.

Tümseğe yaklaştıkça koku aşırı derecede artmıştı yüzümü ekşilterek, kolumu burnuma dayadım. Çok iğrenç bir kokuydu.
Tümseğin başına gelmemle çok korkunç bir manzarayla karşılaştım. Öylece baka kalmıştım karşımdaki yığınla.

Bu bir inek ölüsüydü. Başı tüfekle dağılmıştı. Paramparça halde buraya atılmış. Organlarıda hayvanlar tarafından deşilmiş haldeydi. Bi ton sinek uçuşuyordu leşin üstünde. İğrenç kokunun sebebi belli olmuştu. Ayrıca geçen gün gelen tüfek sesinin nedenide.

Bu ev gün geçtikçe garipleşiyordu. Neden bir insan, hayvancağızı başından tüfekle vururki. Bu tamamen piskopat bir ruh hastasının yapacağı işti.

Hemen arkamı döndüm. Daha fazla burda durmam iyi değildi. Evin camından bana bakan gözleri görmeseydim daha az korkabilirdim. Beyaz dar atletli bir erkek beni izliyordu. Saçları dağınık, kumral. Gözleri simsiyahtı. Adam tek yaşamıyormuş. Bana uzunca baktıktan sonra camdan ayrıldı ve perde tekrar kapandı.

Nefesim hızlanmıştı, yutkunarak kendime gelmeye çalıştım. Önce yavaş, sonra hızlanan, en sonunda koşar adımlarla evime doğru koşuyordum korkudan. Bir yandanda pencereye dönüp dönüp bakıyordum.

Koşarken tekrar dönüp baktım eve doğru, bakarken yolun ortasında olduğumu fark etmemişimki ani bir fren ve korna sesiyle korkudan bu sefer yere yığıldım.

Bu o'ydu. 4×4 siyah arabayla şuan burun burunaydım. O kadar büyük ve yüksek bir arabaydı ki ön camı çok azını görebiliyordum yerdeyken. Ama alt tarafı çok net görebiliyordum.

Kapı açılma sesi ve ardından yere değen iki çift ayak gördüm. Bir anlık cesaretle ayağa kalktım ve hızlıca evin bahçesine girdim. Aralık bıraktığım kapıdan içeri uçarak girdim ve o anlık adrenalinle zorda olsa kapıyı sessizce kapattım.

Kapıya yaslandım ve nefesimi kontrol etmeye çalıştım.

" 1, 2, 3-"

"Çiçek? kızım?"

Annemi karşımda görmemle beraber, tekrar nabzım yükseldi.

"Anneciğim?"

"Ne oldu köpekmi kovaladı, bu ne hal, hem sen hani odanda uzanıyordun?"

"Ehe.., şey... Annecim ben uzanırken bir anda bir enerji geldi. Dedimki ben bu enerjimi neden koşarak atımıyorum. Bütün antalyayı turladım inanırmısın?" diyerek kendimi zorla güldürüyordum.

Annemse yüzüme sessiz ve ciddi bir şekilde bakıyordu.

"İnanmam, ayrıca dizine ne oldu kızım yırtılmış eşofmanın-" derken kapı zili çaldı.

Annemle birbirimize bakarken gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

'Yok canım, o değildir. Saçmalık,yok daha neler'

Annem kapıya yeltenirken onu durdurdum.

"Dur ben açarım"

Kapının deliğine gözümü yaklaştırdım. Mal sametin sıfatını görünce derin bir nefes verdim.

"Ohh"

"Kızım açsana ne bekletiyosun!?"

"Tamam açıyorum"

Kapıyı açıp sameti karşıladım, tam kapatacakken karşıda arabasına yaslanıp elleri pantolonun cebinde beni izlediğini fark ettim. İşte asıl korkuyu o an hissettim...

____________________________________

 Ç𝗂𝖿𝗍𝗅𝗂𝗄 [+18] Where stories live. Discover now