37.

3.3K 117 13
                                    


Aklım almıyor. Aklım alsa fikrim yetmiyor. Nasıl? Olabilirmi? Cihanlarda ölebilir mi?

Oturduğum koltuktan kalktığımda karşımdaki televizyon çoktan başka haberlere geçmişti bile. Elim ayağım titremeye başlamıştı bile.

"Nasıl?"

Yok... Olamazdı. Cihan şuan ölemezdi. Ona ihtiyacımın en çok olduğu zamanda onu benden alamazdı. Şuan gidemezdi. Ona her şeyden çok ihtiyacım vardı.

"Hayır"

Hâlâ başka birilerinin olması umudu ile yanıp tutuşuyordum. Bencilceydi belki, ama şuan bencil olmam gerekiyorsa, evet olabilirdim. Aklım ve kalbim o kadar aynı doğrultudaydı ki.

"Olamaz... Olamamalı..."

Kafayı yiyor gibi beş dakika da bir kafamı kaşıyordum. Neden bu kadar sakindim? Şoktamıydım? Bir anda ayağa kalktım,  anlık bir hışımla kapıya yönelerek hiç umrumda olmayan güçlü yağmur damlalarına ve çıplak ayaklarıma rağmen, kapıyı açtığımda kapatmayı bile unutarak kendimi evden dışarıya attığımda karşı eve doğru hızlı adımlarla ilerledim.

"Olamaz, olmamalı..."

Demir kapıyı açarak bahçelerine sızdım.

"OLAMAZ!"

Büyük meşe kapının önüne geçtiğimde bir alacaklı misali iki yumruğumla güçlü bir şekilde vurdum. Tüm gücümle abandığım kapının kilitleri bir çan misali çalıyordu.

"CİHAAAN!!"

Her vuruşumda çıkan güçlü kapı sesi, yağmurun hüzünlü ritmiyle garip bir dizi sahnesi yaşatıyordu bana.

"CİHAAAN! AÇ ŞU KAPIYI!"

Saniyelerdir vurduğum kapıdan hiç bir yaşam belirtisi yoktu. Kimse bakmıyordu kapıya.

"YAPAMAZSIN!..."

Sanırım zar zor tuttuğum göz yaşlarım çoktan akmaya başlamıştı. Sesimde evladını kaybeden bir annenin acı haykırışı saklıydı.

"YAPAMAZSIN CİHAN!..."

Vurduğum yumruklarımı son kez güçlüce kapının üstünde durdurdum. Kafamı sertçe kapıya vurarak yumrukların arasına yerleştirdim.

"Bu gerçek değil, olamaz... Ölemez."

Kendi fısıltılarımı yağmurda bir tek ben duyabiliyordum. Arkamı dönerek kapıya yaslandım, yavaşça aşşağı süzülerek kapının önüne çağresizce oturdum.

"YAPAMAZSIN CİHAN! Hakkın yok, buna hakkın yok. Sana bu kadar güveniyorken, sana bu kadar inanıyorken... Sana... Bu kadar âşıkken... Nasıl ölebilirsin?"

Gözlerimi sıkıca yumduğumda sırılsıklam olmuş saçlarım akan damlalar ve kirpiklerimde ki elmaslar çeneme yuvarlanıp uçtular. Titrememin şimdi başka bir nedeni vardı. Üşüyordum. Çenem üst dişlerime çarparak bir çıtırtı sesi yaratıyordu.

Gözlerim acı içinde tekrar açıldığında ayağa kalktım. Arkamdaki eve son kez uzunca bakarak eve doğru ilerledim.

"Bu iş burada bitemez..."

Odamdayım.
Gözlerimi yavaşça aralıyorum.
Bu benim dolabım.
Bu benim yatağım.
Evet odamdayım.
Ama kapı aralık,
Kimdi aralıktan beni izleyen adam?
Neden tek gözü ile beni izliyordu?
Tanıyormuydum onu?
Gözlerini görebiliyorum,
Bu gözleri nerede olsa tanırım.
Geceden daha kara o gözleri mezarımda bile hissedebilirim.
Kalbim yine aynı reaksiyonu gösteriyor.
Neden o gözler kalbime böyle bir suikast yaşatıyor?
Bu gözler ne kadar güçlü?
Neler yaşatıyordu bana tek bakışı?
Vücudumu süzen gözleri ne kadar güçlüydü kalbimde.
Beni ne zaman bu kadar çekmişti kendinde?
Nasıl bu kadar esir düşmüştüm ben ona?
Nasıl da âşık olmuştum bir anda?
O hiç bir şey yapmadan tutuktum bir çift gözlere,
Bu muydu aşk dedikleri?
Sanmam,
Bu aşktan çok öte...
Çok...
Sonsuz bir duyguydu...

 Ç𝗂𝖿𝗍𝗅𝗂𝗄 [+18] Where stories live. Discover now