1

56.7K 2.3K 1K
                                    

Anksiyete.

Hayatımda uzun zamandır yer etmiş, bir çok anımda yanı başımda olan ve olayları kontrol eden arkadaşım. 

Yüksek derecede anksiyete, sosyal kaygı bozukluğum vardı. Yanına promosyon paket panik atak ve epilepsi krizlerimi de eklediğimizde çok neşeli, hayat dolu bir kızdım.

Ölsem de kurtulsaydım keşke.

İkinci sınıfın başından beri mücadele ettiğim anksiyete sanırım bunca sene sonra başarılı olacak ve beni öldürecekti. Bir restoranın ikinci katındaydık. Annem yanımdaydı. Üzerindeki mürdüm rengi elbiseyle ve özgüvenli bakışlarıyla benden çok daha farklıydı. Gören insanlar onun değil de benim otuz beş yaşında olduğumu düşünebilirdi. Neşeliydi, özgüvenliydi. Bir kızın sahip olabileceği en iyi anneydi. Tek kusuru vardı.

Ben.

Gök. Gök Dalaman.

Annem gözlerim için koymuş ismimi. On altı yaşında, bir altmış boyunda ve kırk üç kilo bir kızdım. Kemikli bir vücudum vardı. Hayatım boyunca hiç kilo alamamıştım adam akıllı. Kahverengi, dalgalı saçlarım vardı. Uzun kirpiklerim, hayaleti andıran bembeyaz bir cildim, masmavi de gözlerim vardı. 

Çirkin değildim. Bunu söylemeye çalışmıyorum ama annemin yanında, yüksek orandaki enerjisiyle sönük kalıyordum.

Bol kot pantolonumun ve siyah, bel dekolteli cropum, siyah botlarım ve siyah deri ceketimle on altı yaşında bir ergendim.

Birazdan annesinin sözlüsüyle tanışacak olan bir ergen.

''Bak ordalar.'' annemin neşeli bağırtısı ile irkilip ona baktım. Kocaman gülümsemesiyle ilerdeki bir masaya bakıyordu. Elimi tuttu sıkıca. Bana döndü. ''Sakın gerilme annem, o sandığın gibi değil. Sürekli seni anlatıyorum ve tanışmak için can atıyor.'' dedi neşeyle.

Tam cevap verecekken durdum. ''-Lar, derken?'' dedim mırıldanarak. 

Mahçup şekilde gülümsedi ve beni sürüklemeye başladı. ''Özür dilerim.''

Kaşlarım iyice çatılırken yaklaştığımız masaya baktım.

Üç tane adam vardı.

Üç.

Kocaman.

Adam.

Nefesim boğazıma doğru takılırken sinirlerime hakim olmak için saymaya başladım. Anlamıştım. O adam ve çocuklarıydı. Yalan söylemişti , doğruyu söylese asla gelmeyeceğimi bildiği için. 

Adam kırklı yaşlarındaydı. İtiraf etmek gerekirse çok yakışıklıydı. Baya yakışıklıydı. Bizi fark ettiğinde, kocaman bir gülümsemeyle ayağa kalktı. 

''Hayatım, hoş geldin.'' Uzanıp annemin beline sarıldı. Yanağını öperken diğer ikisi de kalktı. Biri yirmili yaşların başında olduğu belliydi. Diğeri ise taş çatlasın on dokuzdu ve onun da aynı benim gibi kaşları çatıktı.

''Hoş bulduk hayatım.'' dedi annem de neşeyle. O adamdan ayrılıp büyük olan çocukla sarıldılar.

''Nasılsın Karam?''  dedi annem samimice. Anlaşılan bir tek benim haberim yoktu onlardan.

Sakin ol. Sakin ol. Sakin ol.

''İyiyim Lale abla, sen nasılsın?'' 

''İyiyim ben de. Çok heyecanlıyım. ''Bana baktı. ''Sonunda ailecek tanıştık.''

Dediğiyle alayla nefesimi verdim.

Sakin ol. Sakin ol . Sakin ol.

''Ne oldu, çok mu komik?'' ismini bilmediğim çocuk aksi bir ses tonuyla konuşunca babası uyardı. 

GökyüzüWhere stories live. Discover now