7

36K 2.2K 526
                                    

''Hangi akılsız düşündü bunu?'' en sonunda bozmuştum işte terbiyemi. Ancak gerçekten her saniye daha da sinirleniyordum. Aklımla alay ediyordu sanırım. ''Bari bu konuda benim fikrim alınır sanmıştım. Bu kadar değersizim yani gözünde.''

''G-''

''Karışmayın!'' dedim bağırarak. Herkes sıçradı. ''Sen benim aklımla alay mı ediyorsun? Zaten deli, iyice delirteyim mi diyorsun?!'' dedim öfkeyle. ''Nasıl benden doğduğum evimi terk etmemi beklersin? Bilmiyor musun bu evin benim için değerini!''

''Gök, orası daha iyi bir muhitte ve hepimiz daha rahat sığarız diye biz...'' annem panikledi ve yardım ister gibi sevgilisine baktı.

Sakin ol Gök, o senin annen. Sakin ol. Sakin ol.

''Siz mümkünse bir daha düşünmeyin!'' dedim bağırarak. Baran bile kaşlarını çatmış onlara bakıyordu. ''Pek fark etmiyor sonuçları çünkü. Bir aptal bile sizden iyi karar verir.''

''Gök, sakin ol.'' Yesir nadiren takındığı ciddi tavırla kalkıp beni de kaldırdı. ''Tamam, gel gidelim bize. Sakin ol.''

''Sakin falan olamam şaka mı yapıyorsunuz ya siz?'' dedim bağırmaya devam ederken. ''Sen gerçekten bu kadar mı kör oldun?!''

''Gök tamam, gel hadi içeri geçelim biz.'' Karam bey ayağa kalktı hızla buraya gelirken. ''Tamam, haklısın. Sinirli olmakta çok haklısın ama kendin için sakin ol. Hadi abicim.''

Anneme hayal kırıklığıyla bakarken, o ne yapacağını bilemiyordu. Sanırım bu kadar tepki vermemi beklemiyordu.

''Hayal kırıklığısın.'' dedim fısıldayarak. Birkan bey ayağa kalktı ve annemin arkasına geçerek onu kaldırdı.

''İkiniz de sakinleşin, Karam götür içeri Gök'ü oğlum.'' dedi annemi sakinleştirmek için bahçenin öbür tarafına götürürken. Yesir Karam beye ters bir bakış atıp beni kolunun altına aldı.

'' Ben götürürüm arkadaşımı. Size gerek yok.'' hızla beni içeri götürdü. 

''Çıkalım evden.'' dedim başımı omzuna yaslarken.

''Çıkalım güzelim.'' Yukarı çıkmaktan vazgeçip kapıya yöneldik. Birlikte dışarı çıktıktan sonra kapıyı arkamdan çok sert bir şekilde kapadım. Ses sokakta yankılanırken Yesir elimi tuttu ve boş boş sokaklarda yürümeye başladık.

''Dertleşme saati?'' dedi bana dönüp. 

O kaydırağın altındaki alana girip ettiğimiz sohbetlerden bahsediyordu. Ona başımı salladım ve yüzümü yere eğip öyle yürümeye başladım. 

İçimde bitmek bilmeyen bir kırgınlık vardı. Bundan sonra anneme güvenmiyordum. Ne olursa olsun, birbirimize her şeyimizi anlatabileceğimizi sanıyordum. Ayrıca dedemle de konuşmayacaktım. O da yalancıydı.

Parka vardıktan sonra ikimiz de sıkışarak geçtik oraya.

''Önce sen başla.'' dedim ona. İkimiz de sırayla o an hissettiğim duyguları paylaşır, sonra da üzerine konuşurduk. Yesir yanında normal olabildiğim, duygularımı açabildiğim nadir insanlardandı. 

''Üzüntü.'' dedi.

''Hayal kırıklığı.'' dedim.

''Endişe.'' dedi.

''Çaresizlik.'' dedim.

''Sevgi.'' dedi. Gülümsedi. Gülümsedim.

''Minnet.'' dedim ben de. Elini uzattı ve elimi tuttu.

''Senden sadece bir yaş büyük olsam da, abin olduğumu biliyorsun değil mi?'' dedi şefkatle. Yesir uçarı kaçarıydı ama güven demekti benim için. Dört yaşımdı, on iki yılımdı.

GökyüzüWhere stories live. Discover now