5

37.7K 2.2K 301
                                    

Mesajı attıktan sonra sinirimi alamamıştım. Yattığım yataktan kalktım ve üstüme ceketimi alarak dışarı çıktım. Bahçedeki koltuklarda biraz otursam , belki soğuk kendime getirirdi. Hem Yesir ile konuşmak da bana iyi gelirdi. En son dün, okulda görüşmüştük.

Merdivenlerden sinirimi almak ister gibi pata küte indim. Annem seslerden dolayı sanırım salondan çıktı hızla.

''Bir şey mi oldu?'' düştüm mü diye bakarken omuz silktim.

''Hayır.''

Oldu. Amip beyinli çocuk bana yazdı, demek istedim ama küs olduğum için fazla konuşmak istemiyordum onunla. Bahçe kapısına ilerledim. Mutfaktakinden çıkacaktım. Yalın ayaklarımla öfkeli adımlar atıyordum. 

Nefesim birden sıklaşınca olduğum yerde zınk diye durdum. Kalp atışlarım anormal seviyeye çıkmıştı ve kulaklarım çınlıyordu.

Kriz geçirmek istemiyordum. 

Titreyerek yere çöktüm ve mutfak dolabına yasladım sırtımı. Otururken bacaklarımı kendime çektim. Başımı iki dizimin arasına yaslayarak kendime güvenli bir alan yaratmaya çalışırken gözlerim dolu dolu oldu. Panik atak geçiriyordum, sanırım. Titremelerim felaket derecede arttı bir anda. 

Say gök. Say, düşünme. 

Bir , iki , üç... Olmuyordu. Gözyaşlarım artamaya başlayınca soluklarım iyice düzensizleşti. Tırnaklarımı etime bütün gücümle bastırdım. 

''Gök!'' annem , mutfağa girip beni fark edince elindeki plastik tabağı düşürdü. Telaşla yanıma geldi ve diz çöküp yüzüme bakmaya çalıştı. Nefesimi tuttuğum için kızardığına yemin edebileceğim yüzümü elleri arasına aldı. ''Nefes al, hadi annecim. Gök! Nefes al.'' Eliyle ağzımı açmaya çalışıyordu ancak kitlenmiş gibiydim.

Ciğerlerim acıyordu. 

''Gök!'' Annem ağlamaya başladığında, kendimden nefret ediyordum. Hep böyleydim işte. Hep. 

Belki ölsem, her şey geçerdi.

Sesler bulanıklaştı. Olduğum yerde zangır zangır titrerken birinin geldiğini duydum hayal meyal. Titreyen bedenimi, birkaç saniye sonra birisi kucağına aldı.

Başımı dik tutamadım ve yana eğilip kucağında olduğum kişinin göğsüne dayadım. Yüzüme çarpan buz gibi havayla, bir an irkildim. Kapalı gözlerimi aralamak istedim ama çok yorgundum. Kucağında olduğum şahıs kimdi bilmiyorum ama yüzüme gelen saçlarımı çekiyordu bir yandan.

Bir yere oturduk. Soğuk hava ve açık alan bir anda çarpmıştı sanki. Bilincim yavaş yavaş yerine gelirken , annemin sessiz sessiz ağladığını hissediyordum. Bu hastalıkların en kötü tarafıydı işte bu. Ne zaman, hangisinden kriz geçireceğimi kestiremiyordum. Bazen hepsi bir anda geliyordu ve ben sanki ölüyormuş gibi hissediyorum.

Krizi atlatan bedenim, bu kez üşüyünce hafiften titremeye başladı. Başım yaslı olduğu yerde, gözlerim kapalıyken kalkmak istemiyordum. Yorulmuştum.

Bir rüzgar esti ve saçlarım yüzüme geldi yine. Tüm yüzüme dağılan tutamları biri nazikçe kulağımın arkasına ittirdi. Uykum gelmişti. Burada uyursam ne olurdu ki?

Ayrıca beni kimin kucakladığını çözememiştim. Normalde tanıdığım insanları kokularından ya da vücutlarının yapısından çözerdim. Ancak bunu çözememiştim. Belki de çok yorgun olduğumdan beynim doğru çalışmıyordu. 

Uykuya yavaş yavaş geçiş yapan bedenimin tekrar havalandığını hissettim. Huysuz bir ses çıkarıp iyice yapıştım beni taşıyan kişinin göğsüne. Kollarını sıkılaştırdı. 

GökyüzüWhere stories live. Discover now