65

11.7K 1.7K 254
                                    

Oylarınızı ve yorumlarınızı unutmayın. O kutsal bölüme geldik <3

.

.

.

Kimsesizler mezarlığı.

Bir bebek bir aileyle doğmaz bazen. Kimsesizliği yanında getirir. Hayat ona koca bir yalnızlık dışında hiçbir kalabalık vermez. Onlarca sene de yaşasan gömüleceğin yer, doğum gününde belirlenir.

Dokuz yaşındayken hayat sadece sokaklardan ve şiddetten ibaretti. Bazen, şanslıysak, insanların bize verdiği ufak çikolataları fark ettirmeden delik ceplerimizde saklar ve açlığımızı onunla yatıştırırdık.

O gece, kimse bir mucizeye ev sahipliği yaptığımızı görmemişti. Bense ilk andan anlamıştım. Güzel taranmış saçları, yeni elbisesi, o yuvasından koparılmış bakışları... Anlamıştım. O buraya ait değildi. Kedisini sarışındaki naiflik, kazağımı tutarkenki korkusu, annesini isteyen yalvarışları.

Unutamıyordum. Yıllardır unutamadığım bir diğer şeyse onunla ayrıldığımız o zamandı.

Gözlerimi ovuşturdum ve kitabın kapağını kapadım.

Bana bir hayat vermişti. Bana bir kimlik vermişti. Bana bir isim vermişti. Yıllarca onu düşünmediğim bir an olmamıştı. İyi miydi, annesi yanında mıydı, iyi uyuyor muydu mesela?

Birçoğunun cevabını biliyordum artık.

"Poyraz, geliyor musun?"

Oda arkadaşımın seslenmesiyle bakışlarımı kitaptan çektim. Yemeğe iniyorlardı. "Gidin siz." Dedim sesimde gizleyemediğim yorgunlukla. "Ders çalışacağım."

"Saatlerdir çalışıyorsun zaten." Akgün havlusunu sandalyenin arkasına astı ve oda terlikleriyle kapıya ilerledi. "Biraz dinlen."

Dinlenemezdim.

Omuzlarımda birer sorumluluk yüklüydü. Bir borcum vardı. Hayat bana yeni bir şans vermişti. Bunu sonuna kadar kullanacaktım.

"Anatomi çalışmam gerek, gerçekten." Dedim elimle saçlarımı karıştırırken. "Gidin siz."

İkisi de pes etti ve odadan çıktılar.

Tıp birinci sınıftım. İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesi birinci sınıf. Çok çabalamıştım. Günlerce uyumamıştım belki de. Hem çalışıp hem okumak da ayrı bir yük bindirmişti omuzlarıma ama bir gün bile şikâyet etmemiştim.

Onun için.

Gözlerim kapanırken elim yüzümdeki yara izine gitti.

Daha çok çalışmalıydım. Bu dünya bana bir şey vermek istemiyor olabilirdi ama gerekirse kopararak alacaktım. O koridorda yollarımız ayrılmıştı, biliyordum. Ama bildiğim diğer şeyse yarım kalan her gidiş tekrar dönmek içindi.

Biz, yeniden karşılaşacaktık.

.

.

.

"Kalk bakalım."

Başımı yastığa daha çok yasladım. Uyanmak istemiyordum. Gözlerim kapalıyken başımda bekleyen Baran'ı elimle kışkışladım.

"Git." Ağzımın içinde söylenip tekrar uykuya dalacağım sırada tikimle oynayınca çığlık atıp yatakta yana kaydım. "Ya defol git salak!"

"Kızım biraz daha okula gitmezsek kaydımızı silecekler farkında mısın? Kalk giyin."

Başımı yataktan kaldırdım. "Of, silsinler Allah'ın cezaları. Zaten bir boka yaramıyorlar." Yataktan kalktım yine de.

"Babam bırakacak bizi, on beş dakikan var. Hadi." Tabi giyinmiş bir şekilde durduğundan ona demesi kolaydı. Dilimi ısırıp herhangi kötü bir şey dememek için banyoma koşturdum.

GökyüzüWhere stories live. Discover now