28

25.8K 2.3K 229
                                    


Hayatın anlamsızlaştığı anlar olurdu. Renkler , neşeler olurdu bir tarafta. Diğer yanda ise korkunç bir ayazın soğukluğu kaplardı. Arafta olurdun. Yanlış tek bir hamlende , kimse gözünün yaşına bakmazdı. Bu dünya seni hiç anlamazdı.

Nerde yanlış yapıyordum ki ben? Neyi, nasıl yapmam gerekiyordu? İnsanlara ruhumu birazcık açıp gösterdiğimde onu binlerce parçaya ayırmaktan korkmuyorlardı. Hiç mi demiyorlardı, yazık diye? Demezler miydi?

Demezlerdi.

''Geçecek.'' Geçmeyecek. 

Yaşananlar geçmez.

Tir tir titriyordum. Sokak ışığının aydınlattığı o dar, izbe sokak şimdi iç çekişlerime ev sahibiydi. İlerideki sokakta hayat vardı. İnsanlar vardı, sesleri vardı.  Burada ise hüzün vardı. Çaresizlik, acı vardı. Yaşanmışlık vardı.

Ben şimdi yine o ayazdaydım ancak bu kez beni saran annem değildi . 

''Uykum var.'' dedim fısıldayarak. ''Çok yoruldum. Uyumak istiyorum.''

''Uyuyacaksın,'' dedi saçlarımı okşayarak. Yere oturuyordu. ''Uyuyacak ve uyanacaksın yine bir güne. ''

Uyanmak istemiyordum.

Gerçekten, bir uyuyabilseydim. Bir kez, sonsuzluğa varan şekilde. Uyuyabilseydim keşke. 

''Bu dünyayı senin için daha iyi bir yer yapmak istiyorum.'' esen serin rüzgardan korumak için yüzümü iyice boynuna yasladı. ''Senin için ve diğer tüm çocuklar için. Siz, keşke sonsuza kadar gülebilseniz. Ben sonsuza kadar susmaya razıyım.''

''Sen hiç çocuklarından vazgeçebilir misin Birkan abi?'' dedim gerçek bir merakla. Sözler kurumuş dudaklarımdan, yaştan gerginleşmiş yüzüm yüzünden zorlukla çıktı. Sesim volümünü kaybetmişti. ''Hiç, geçebilir misin?''

''Geçemem.'' dedi o da acı acı. 

Bir damla yaş daha süzüldü, acıyla buruşmuş yüzümden. İçimdeki derin alev harlandı. Yanıyordum, donuyordum ve hatta ölüyordum.

''O benden nasıl vazgeçebildi?'' dedim ağlaya ağlaya. ''Nasıl, nasıl bırakıp gitti o kalabalıkta?''

''Ben seni bırakmayacağım.''

''Çok kalabalıktı, ışıklar vardı.'' Hıçkırdım. ''Neşeli çocuklar vardı. Ailesiyle olan çocuklar. Müzikler vardı..'' acıyla yüzümü buruşturdum ve daha sesli ağlamaya başladım. Daha içten, daha acı. ''İstemiyorum duymak onları, istemiyorum. İstemiyorum.''

''Duymayacaksın, gerekirse ellerim bir an durmadan kapayacak kulaklarını.'' saçlarımda hissettim onun dudaklarını. Alnıma doğru bir ıslaklık düştü. ''Keşke , tüm servetimi verecek olsam da değiştirebilsem olanları.'' dedi titreyen sesiyle.

Ağlıyordu. Benimle birlikte, benim için''

''Değişmeyecek.'' fısıltıyla döküldü, kabullenmiş yakarışım.

Geceye karışan son kelimem oldu. Ağlaya ağlaya uyuyakalmadan önce sıkıca sarmaladı biraz daha.

.

.

.

Gözlerimi araladığımda, başım bir göğse yaslıydı. Titreyen kirpiklerimi aralamayı tamamıyla aralamayı başardığımda, başımın yaslı olduğu kişiyi gördüm. Annemi.

Boynumu biraz geriye atıp pozisyonumuza baktım. Annem, sımsıkı sarmıştı bedenimi. Aynı çocukluğumdaki gibi. Saçları yastıkta dağılmıştı. Gözlerinin altı mordu, dudakları çatlamıştı. rimelini silmişti ancak tam geçmemişti. Göz altlarına akmıştı.

GökyüzüWhere stories live. Discover now