4. Bölüm: Yalanlar ve Yalancılar

32.7K 1.5K 225
                                    

Hellöö. I'm heree. Mükemmel ingilizcemi konuşturayım dedim. Nasılım?

Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Gece 3'te mum ışığında yazıp öğlen tarkan dinlerken düzenlediğim bir bölüm oldu. Benim mental sağlığı sorgulamayın.

Neyse sizi çok sıkmak istemiyorum Bölüme geçelim. İyi okumalarr. (Yorum atmayı ve yıldızımızı parlatmayı unutmayın lütfen.)

Medya= Aram Ahter

Bölüm şarkısı= OneRepublic- I Ain't Worried (slowed remix)

🍂

8 kişi kafeye inmiş oturuyorduk.
"Kızım ismin neydi?"
Bir insanın ağzına bir kelime bu kadar mı yakışmazdı. Canavar benimle karışan kıza sormuştu bu soruyu.

"Duru." Kızın hareketleri biraz garipti. Kafasını yana yatırıp, garip bir sırıtışla söylemişti ismini.

"Yüzün de ismin gibi. Duru bir güzelliğin var. Annene çok benziyorsun."
Şu seni sik gibi ortada bırakıp giden kadına mı? Boş versene.

"Aa annem nerede? Onu niye getirmedin?" Söylediği şeyle kızda bir gariplik olduğuna emin oldum. Cidden rahatsızdı.

"Anneni kaybettim. Çok uzaklara uçtu. Ama istersen evimizde fotoğrafları var, gösteririm."
Herkes öldüğünü düşünmüş olacak ki üzüntüyle ona ve bana baktılar.

O ikisi sohbetlerine devam etti. Daha fazla dinlemek istemediğim için ellerime odaklanarak onlarla oynamaya başladım. Ellerimin üzerine kapanan ellerle irkildim.

"Korkma güzelim, benim."
Anneleri olan kadındı. Kafa sallamakla yetindim. "Büyük ihtimal kim olduğumu tahmin ediyorsundur ama yine de kısa bir tanışmadan zarar gelmez."
Zarar her yerden geliyordu ama yine de tanımak istedim. Elimde değildi. Kanım kaynıyordu, çok sıcak ve tatlı biriydi.

"Ben annen Ahu. Ahu Ahter." Ahter? Şu an bulunduğumuz hastane Ahter'lerindi. Tesadüf olduğunu düşünmüyordum. Demek zenginlerdi. Zaten hepsi oldukça şık ve bakımlıydı. Durumlarının iyi olduğu anlaşılıyordu.

Normalde konuşmamam lazımdı. Başka insanlarla iletişime geçersem ve yaratık bunu görürse cezası ağır oluyordu benim için. Ama cevap vermezsem oturup ağlayacak gibiydi. Kırmak istemiyordum Ahu Hanımı. Bu yüzden yiyeceğim dayağı göze alarak cevap verdim.

"Liyuza ben. Memnun oldum."
Gözleri parladı. Konuşmamı beklemiyordu sanırım. Haklı da. Ben bile kendimden beklemiyordum.

"Sesin çok güzel."
"Teşekkür ederim."
"Okuyor musun? Kaçıncı sınıfsın?"
"Lise 3 bitti. Bu yıl son sınıfım."

Birinin telefonundan yükselen ses herkesin dikkatini oraya çekti. Ahu Hanım'ın yanında oturan sarışın, mavi gözlü çocuktan gelmişti. Bütün gün konuşmayan, sadece izleyen tek kişiydi. Gözlem yapmayı seviyordu herhalde.

Telefona bakıp yerinden kalktı.
"Kusura bakmayın kalkmam gerekiyor, acil biraz."
Sesi çok naifti. Kibar birine benziyordu.

Arkasını dönmüş gidiyorken ikinci adımında durdu ve bana döndü. Hafif bir tebessümle "Aram ben, tanıştığımıza sevindim." dedi ve ben bir şey demeden hızlıca uzaklaştı.

O nasıl isim öyle karam gibi ya da haram. İsmin Liyuza İren ve sen bunu mu sorguluyorsun?

"Merih Bey aslında konuşmak istediğim bir konu vardı." dedi Ahu Hanım'ın eşi.
"Tabii dinliyorum."
"Duru bir süredir akıl ver ruh sağlığı hastanesinde tedavi görüyor. 8 ay oldu ve 1 yıl zorunlu tedavisini tamamlaması lazım. Bugünlük izin alabildik ama akşam geri dönmesi lazım."
Ben demiştim ama vardı bu kızda bir şeyler.

Canavar kızı önemsiyor gibi birkaç bir şey sordu. Belki de önemsiyordur. Nefreti bir tek banadır. Bir de canıma..

Bir süre Duru konusunu konuşup hallettiler. O kızın o eve gitmeyeceğine sevinmiştim. Başka bir insan evladı daha o kabusu yaşamamalıydı.

"Liyuza'yı merak ediyoruz Merih Bey. Daha açık olayım; ailemize katmak, onu tanımak istiyoruz. Bu belki sizin için zor olabilir ama en azından belirli günler bizimle kalsa sorun olur mu?"
İçimi garip bir duygu sarmıştı. O kadar naif konuşmuştu ki ağlamak istedim.

Beni istiyorlardı. Ya onlarda nefret ederse? Sevebilirler mi beni? "Nefes aldığın sürece asla sevgiyi tatmayacaksın. Senin gibi çirkin birini kimse asla sevmez."

"Aslında ben de tam bu konu hakkında konuşacaktım. İşim gereğiyle bu yıl il dışına taşınmam gerekiyor. Liyuza'nın okulu burada ve okulundan ayrılmak istemiyor. Zaten son senesi olduğu için onu götüremeyeceğim. Normalde okul yurduna verecektim şimdi siz varsınız ve eminim kızım yeni ailesini tanımak isteyecektir. Değil mi Liyuza? İster misin kızım?"

Korkunç sesiyle hafif yaklaşarak sordu. Yaklaşma lütfen. Neden beni bir an önce göndermek istiyordu? Tekstilde çalışıyordu. İl dışına falan çıkması gerekmiyordu. Büyük ihtimal önceden dediği gibi kurtulmak istiyordu. Sen mi, ben mi?

Hızlıca kafamı salladım.
"E-evet evet isterim."
Konuşmaya devam etti. Nefesin kesilsin.
"Sizi az çok tanıdım. Kötü insanlar değilsiniz. Siz de isterseniz Liyuza bu yıl sizde kalabilir."

"Evet, evet çok isteriz. Hem zaten o daha çok küçük, nasıl yurtlarda kalsın?" dedi Ahu Hanım. Yaşadıklarımı anlatsam küçük olduğumu düşünür müydü? Öyle bir şefkatle konuşuyordu ki ağlamamak için kendimi zorlamadım desem yalan olur. Ama alışmamam lazımdı. Anneydi o, giderdi. Anneler gider, babalar döver.

🍂

Liyuzama içim gidiyor ya. Ufak detaylar saklıyorum her bölüme, okuduklarınız yaşadıklarının sadece bir parçası..

Neyse ben ağlayarak bölüm yazmaya gidiyorum. Yıldızımızı parlatmayı unutmayın. Görüşürüzzz💗

Öptüm, sevdim.

LİYUZAWhere stories live. Discover now