5. Bölüm: Vedalar Acıdır Acıtır

31.7K 1.4K 236
                                    

Hellö ben geldim yine.

Çok yazıp sildiğim, düzenlediğim, bir seyler ekleyip çıkarttığım bir bölüm oldu. Bu arada GELECEK BÖLÜM AİLEYLE TANIŞIYORUZZZ. Böyle mutlu yazdım ama mutlu olsak mı emin olamadım.

Her neyse çok uzattım. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum canlarım. Yıldızımızı parlatmayı unutmayın lütfen.

Medya= Çağın Ahter

Bölüm şarkısı= Mark Ronson- Nothing Breaks Like a Heart

İyi okumalar💞

🍂

"Peki o zaman. Yarın sabah il dışına çıkıyorum. Size de uygunsa yarın bırakırım kızımı."

"Bugün gelse olmaz mı? Hem odasını düzenlemiş olur, rahat yerleşir." dedi, Ahu Hanım. Canıma minnetti. O evde bir dakika dahi durmak istemiyordum artık. Öleceksem bile, bu o evde olsun istemiyordum. Zaten o evde bir can iki ruh bırakmıştım.

"Evet, bugün gelse sorun olur mu sizin için?" dedi Ahu Hanım'ın eşi.
"Benim için sorun yok. Sen ne dersin Liyuza? Senin için sorun var mı?"
Hızla başıma hayır anlamında salladım. Benimle konuşmasa olmuyor muydu?

"Tamam o zaman. Çağın sen arabanı getir kardeşinle git. Ben de annenle eve geçiyorum. Annen odayı hazırlarken ben ikamet işini hallederim. Vuslat'ta Duru'yu bırakıp eve gelsin."
Kafa sallayarak uzaklaştı Çağın. Yine garip garip isimler.

Bu Çağın'sa diğer kahve saçlı, yeşil gözlü, otuzlarındaki adam Vuslat olmalıydı. Garip ama tam tipine göreydi ismi. Polat Alemdar ağırlığı vardı adamda.

Vuslat Duru ile uzaklaşırken anne ve babaları yanıma geldi. "Kızım şimdilik görüşürüz" deyip sarıldı Ahu hanım. Sarılışı o kadar hafifti ki normal de rahatsız olacağım bu durum beni mutlu etti. Yıllar sonra ilk defa biri bana sarılıyordu.

Ahu Hanım geri çekildiğinde eşi yaklaştı. Anında korkuyla bir adım geri gittim. Vuracak mıydı? Burada, herkesin içinde? Uzun ve yapılıydı. Elinin ağır olduğu belliydi. Ahu korur muydu beni?

"Ben, özür dilerim. Evde görüşürüz." vurmamıştı.

"Kenan hadi." Ahu Hanım eşine söylemişti. Demek ismi Kenan'dı. Normal bir isim duymak şaşırttı. Ahu ile Kenan uzaklaşırken Çağın arabayı getirmişti. Canavarla arabaya bindik.

33. dakika hapishaneme gelmiştik. Yolculuk sessiz geçmişti. Kafamın içindeki fırtınayı saymazsak tabii.

"Hazırlanınca, gelirsiniz. Ben burada bekliyor olacağım." dedi Çağın. İsmimi söylememiş olmasının kalbimi kırması gerekirdi ama şu an tek düşünebildiğim yukarıda canavarla geçireceğimiz vakitti. Keşke yalnız bırakmak istemeseydi. Olsun. Zaten şu ana kadar hep yalnızdım. Bundan sonrası da sorun olmazdı.

"Tabii. Kızım hadi evimize gidelim." Kızın? Evimiz? Kötü bir şey geliyordu ve yine benim elimden bir şey gelmiyordu. Tek yapabildiğim her zamanki gibi kabullenmekti.

Son kez Çağan'ın gözünün içine 'Beni kurtar.' der gibi baktım. O ise bana bakmıyordu bile. Kabullendim.

Arabadan indim. Canavar kolumu tutup hapishaneme doğru ilerledi. Ben de tüm ruhsuzluğumla onu takip ettim. Belki de bugün sondu. Bu hapishaneye son girişim. Son nefesim.

Daireye girdiğim an serçe itilip yere kapaklanmam bir oldu.
"Demek bu birlikte son günümüz küçük şeytan. Vedalaşalım mı?" Başlıyoruz.

Saçımdan tutup ayağa kaldırdı. Canım çok acıyordu ama yüzümde mimik oynamadı. Tam karnıma atılan çok sert bir tekme ile tekrar yeri boyadım. Nefesim kesilir gibi olmuştu. Saniyeler sonra aynı tekme sırtıma geldi. Suratıma dokunmuyordu. İnsanlar fark etmesin diye büyük ihtimal.

"Gitmeden eski baban sana güzel bir hatıra bıraksın." dedi ve hemen ardından kemerinin çözülme sesi geldi. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır.

Şu zamana kadar fiziksel ve ruhsal zarar verse bile işler cinsel boyuta ulaşmamıştı. Öz kızı sandığı için dokunmamıştı. Ama şimdi durum farklıydı. Yapacak mıydı? Bu sefer cidden ölürdüm.

Ben düşünürken sırtımda hissettiğim tarifsiz acı ve kayış sesi ile irkildim. Kemeriyle sırtıma vuruyordu. Bir insanı dayak yemesi mutlu eder miydi? Ben şu an mutluyum. Tecavüz etmeye kalkmadığı için. Yapma Liz sadece 17'sin.

Darbeler art arda devam etti. İki. "Kaltak seni!" Üç. "Nasıl bir orospu olduğunu görmeyecekler mi sandın!" Dört. "Lanetini fark etmeyecekler mi sanıyorsun ha!" Beş. "Orası farklı mı olacak sanıyorsun? Benden daha mı iyiler sanıyorsun!" Altı.

Gözlerim karardı. Ölüyor olabilir miydim? Ölüm böyle bir şey miydi? Yeter artık al nefesimi lütfen. Herkes kurtulsun. Hem canına kavuşursun kötü mü olur;)

7'den sonra saymayı bırakmıştım. Bir şeyler söylüyordu yine ama kulaklarımın uğultusundan duymuyordum. Boğazımda oluşan fazlalıkla öksürdüm. Ağzımdan kanlar aktı. Bayılacağımı anlayıp durmuştu. Yarım bıraktığın işi tamamla artık.

"Kalk kendine çeki düzen ver. Hazırlan bir an önce kurtulayım senden. Yüzün bile midemi bulandırıyor. Şuna bak boka benziyorsun." Sessizce kalktım ve lavaboya gittim. Ağrım o kadar çoktu ki kemiklerim birbirinden ayrılıyor gibiydi. Zorlukla lavaboya girdiğimde kapıyı kapattım. Yüzümün hali iğrençti. Ağzımdan akan kan yüzüme yayılmıştı. Her zamanki halin.

Ağzımdaki kanı temizleyip olabildiğince kendime gelmeye çalıştım. Lavabodan çıkıp odama geldim. Oda dediğime bakmayın 10m²'lik bir kutu. Birkaç parça kıyafetim vardı zaten onları valizle doldurup birkaç eski fotoğraf ve çocuk hikaye kitaplarını aldım. Canımın kitapları. Şu değersiz dört duvarda değerli olan tek şey o ve onun eşyalarıydı.

Hızlıca hazırlanıp odama son kez baktım. Elveda canımı cehenneme çeviren yer. Canın cehenneme.

Girişe doğru ilerledim ve kapının önünde onu görmemle durdum.
"Tek bir bokunu bile bırakmamışsındır umarım. Evimde pislik görmek istemiyorum." dedi ve dışarı adımladı.

Peşinden gidiyordum ama hem canımın acısı hem de valizin ağırlığı yüzünden çok yavaştım. Geçen 10 dakikanın ardından girişe ulaşmıştım. Orada bekliyordu. Valizi aldı ve dışarı çıktı. Sanki valizi 5 kat o aşağıya indirmiş gibi davranıyordu. Yaptığın showa sokayım.

Arabanın yanına geldiğimizde Çağın indi. Valizi bagaja koydu ve bize doğru döndü. Bu "Gitmek için sizi bekliyorum." demekti. Canavar yanıma yaklaştı. Uzaklaş. Lütfen. Lütfen. Lütfen.

Sarıldı. "Seni özleyeceğim canım kızım." Her kelimesini bastırarak söyledi. Sarılırken vurduğu yerleri bilerek sıktı. Canım o kadar yandı ki hıçkırık sesimle dolan gözlerimden birkaç damla yaş firar etti.

"Aa ağlama ama yine görüşürüz merak etme." Tekrardan sarılır gibi yapıp kemiklerim öyle bir sıktı ki tekrar ve tekrar hıçkırdım. Yine görüşürüz dedi. Asla peşimi bırakmayacak. Lanetimin olduğundan bahsediyordu ama lanetin tam kendisi olduğunun farkında değildi. Lanetim beni bırakmayacaktı. Artık hıçkırarak ağlıyordum.

Sarılmayı bıraktı. "Ben de seni seviyorum kızım ağlama artık. Hem ne zaman istersen gelirim" Ruh hastası pislik. Ellerini üzerimden çekti. Arabaya bindirdi. Bir şeyler konuştular ve Çağın arabaya bindi.

Araba uzaklaşırken dikiz aynısından baktım. Bu gece rüyama girip kabusu çevireceğine emin olduğum bir ifadeyle bakıyordu. Başını yana yatırıp elini iki yana salladı. Korkumdan, acımdan, çaresizliğimden ağladım. Bu son olsun. Bu son.

🍂

Tekrardan selamm. Üzücüydü değil mi. Benim de ağlayarak yazdığım bir bölüm oldu. Ama yapacak bir şey yok.

Önemli bir bölümdü. Ve yazdığım en uzun bölümdü! +1.000 KELİMEE!!! Yine birkaç detay bıraktım. Gelecek bölüm için heyecanlıyım. Gelsin yeni travmalar🤭

Sonraki bölümde görüşürüz. Gitmeden yıldızımızı parlatabilirsin 💕
Öptüm, sevdim.

LİYUZAWhere stories live. Discover now