7. Bölüm: Yargısız İnfaz

31.4K 1.7K 298
                                    

SELAMM. Ben geldimm. Sonunda bölümü bitirip atabildim. Yakında bir bölüm düzeni yapmayı planlıyorum. Merak etmeyin bölümsüz bırakmayacağım sizi.

Bu arada size kızgın olduğum bir konu var. Satır arası yorumlarınızı göremiyorum. Bu durum beni cidden üzüyor:( Sizin yorumlarınız beni yazmaya teşvik eden bir şey.

Her neyse yine çok konuştum bölüme geçelim hadii. Yıldızımızı parlatmayı unutmayın. İyi okumalarr 💗

Medya= Vuslat Ahter

Bölüm şarkısı= Billie Eilish- everything i wanted

🍂

Vücudumun ağrısıyla huzursuzca gözlerimi açtım. Hava kararmaya başlamıştı. Yavaşça yattığım yerden doğruldum ve etrafı incelemeye başladım. Ahu Hanım buranın benim odam olduğunu söylemişti. Çok güzeldi ama burası benim evim olmadığı için bu odanın bana ait olduğunu söyleyemezdim.

Kapının açılma sesiyle oraya baktım. Ahu Hanım'dı.
"Uyanmışsın kızım."

"Evet, yeni uyandım." Uykulu sesim hoşuna gitmiş olacak ki gülümsedi.

"Bir duş al, kendine gel istersen. Sonra eşyalarını odana yerleştirirsin. Yardıma ihtiyacın olursa aşağıdayım, söylemen yeter."
"Peki, teşekkür ederim."

"Ne teşekkürü Allah aşkına. Keşke elimden daha fazlası gelse. Ben seni yalnız bırakayım."

Hafifçe tebessüm edip kafamı salladım. Gerekmedikçe konuşmayı sevmezdim. Zaten sessizlik çok şey anlatırdı. Ahu Hanım odadan ayrıldı.

Kalkıp odadaki dolaplara baktım. Etiketi üstünde birçok kıyafet vardı, bedenleri de benimkilerle uyuşuyordu. Benim için alınmıştı. Fazla oyalanmadan birkaç parça giysi alıp odada bulunan banyo olduğunu düşündüğüm kapıya doğru ilerledim.

Yaklaşık 20 dakika süren duşun ardından giyinip eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Zaten çok eşyam olmadığı için yarım saate halletmiştim. Kapının tıklatılma sesiyle irkildim.

"Benim, girebilir miyim? Müsait misin?"
Kenan Bey'di. Neden gelmişti? Dövecek miydi? Sıcak su kemiklerime iyi gelmişti, eskisi kadar acımıyordu. Yine de çok güçsüzdüm, toparlanamamıştım. Daha fazla bekletirsem sinirlenirdi.

"Evet."
İçeri girdi. Korkudan rengimin attığını hissettim.
"Nasılsın, yerleşebildin mi canım?"
"İyiyim, yerleştim."
"Peki. İhtiyacın olan, istediğin bir şey var mı?"
"Hayır, teşekkürler."
"Hasta mısın? Tenin soluk gibi."
"Değilim."

Bir süre yüzümü süzdü. İkna olmuş olacak ki gözleri yine gözlerimi buldu.
"Liyuza abilerinin ve ikizinin davranışları için özür dilerim. Çok kötüler farkındayım ama engelleyemiyorum herkese gücüm yetiyor ama onlara yetmiyor."

Gözleri dolmuştu. Gözlerinde çaresizlikten başka bir duygu daha vardı, şefkat.

"Sizin özür dilemeniz gereken bir konu yok ortada. Onların davranışlarından siz sorumlu değilsiniz."
İçi gider gibi baktı.

"Aslında kötü insanlar değiller. Sadece çok ağır şeyler yaşadılar. Duru oldukça sorunlu, kıskanç ve uyumsuz bir kızdı. Onun yüzünden kötü zamanlar geçirdik. O yüzden sana karşı olan tutumları bu derece sert, senin farklı olduğunu anladıklarında yumuşayacaklardır. Lütfen onlara biraz zaman ver."

Çok ağır şeyler? Acı kıyaslaması yapmayacaktım tabii. Sorun çektikleri de değildi. Ben de acı çekmiştim ama kimseden özellikle 17 yaşındaki sakin bir kızdan en azından onu azıcık bile tanımadan nefret etmezdim. Yine de uzatmadım.

"Anlıyorum ve deneyeceğim. Söz ettiğiniz zamanı tanırım ama benim de bir sınırım olduğunu bilin lütfen."

"Anladım kızım. Ben aslında akşam yemeği için çağırmaya gelmiştim. Hazırsan inelim aşağıya."
"Olur."
"Hadi o zaman, beni takip et."

Beş dakikanın sonunda mutfaktaydık ve biz dışında herkes tam gibiydi. Masanın en uzak köşesine oturdum. Yanımda Aram olduğu için az da olsa rahattım. Umarım yine geçen seferki gibi üstüme gelmezlerdi.

"Prenses hazretleri de teşrif ettiğine göre başlayabilir miyiz artık?" Ses Çakır'dan gelmişti. Dakika bir gol bir.
"Başlamayın yine." dedi Ahu Hanım.

Hizmetli tarafından önüme içi çorba dolu olan bir tabak kondu. İlk defa kimsenin artığı olmayan bir yemek yiyecektim.

"Teşekkür ederim." Sırıtarak söylediğim şeye orta yaşlı kadın samimi bir şekilde gülümsedi.
"Ne demek."

"Alt tarafı mercimek çorbası. Hiç mi yemek görmedin, ne bu mutluluk?" dedi Kıvanç.
Söyledikleri içimi sızlattı. 'Gördüm, yaptım ama yemedim.' diyemedim. Boş gözlerle yüzünü süzdüm belki gözlerimden anlar diye ama anlamadı.

Birkaç saniye sonra yüzümü çevirip önüme odaklandım. Olmayan iştahım kaçmıştı.
"Kıvanç lütfen yeter." dedi Ahu Hanım.
"Afiyet olsun herkese." Kenan Bey'in sözüyle herkes önündeki yemeğe odaklandı.

Bir süre herkes sessizce yemek yedi. Kenan Bey'in sesiyle uzun süren sessizlik son buldu.
"Bu arada gelip soranlarınız vardı DNA testini. O gün o saatte o hastanede sadece iki doğum gerçekleşti. O yüzden zaten emindik Liyuza konusunda. Ama siz de emin olun, garanti olsun diye test yaptık. Sonuç tahmin ettiğimiz gibi Liyuza sizin kardeşiniz benim de kızım."

"Kan bağı var diye kimse yakınımız olmuyor baba." Konuşan Vuslat'tı. Şimdiye kadar sessiz kaldığı için önyargısız olduğunu düşünmüştüm. Yine yanıldın.

Ahu Hanım araya girdi.
"Biliyorum uzun sürecek ama bir yerden başlamanız gerekiyor çocuklar. Daha önce konuştuk bunları yine de tekrarlıyorum. Liyuza, Duru değil onun yaptıklarını yapmayacak. 'Nereden biliyorsun?' diyebilirsiniz ama hissediyorum işte. Anneyim ben bilirim. Hepiniz çok iyi çocuklarsınız içinizdeki iyi insanı saklamayın. Zaten hemen can, ciğer, kuzu sarması olun demiyorum. Sadece kırmayın, yargılamayın yeter."

Garip bir sessizlik oluştu. Anlaşılan annelerini seviyor ve onu kırmak istemiyorlardı. Herkes yemeğine devam etti. 2 dakika sonra önümdeki tuzluğa biri uzanmaya çalıştı. Vuslat'tı. Fazla düşünmeden tuzluğu aldım ve ona uzattım.

Yüzüme bakıp tuzluğa baktı. Uzanıp elimden alacağı sıra gözü bir yere takıldı. Baktığı yere doğru baktım. Sol bileğimin içinde olan dövmeme bakıyordu. "Canım Eren" yazıyordu dövmede.

Benim de baktığımı görünce tuzluğu aldı ve konuşmaya başladı.
"Eren kim? Sevgilin falan mı?"
Lafıyla herkes buraya dönmüştü. Bir bileğime bir bana bakıyorlardı. Daha fazla yanlış anlaşılmak istemeyerek bileğimi kendime çektim ve konuştum.
"Kardeşim."

Hemen ardından Çağın söze girdi.
"Bir kardeşin var ve onu evinde bırakıp buraya mı geldin?"
Sesi sinirli ve sitemli çıkmıştı. Hiçbir şey bilmiyorsun sus.

"Bir anlığına iyi biri olduğunu sanmıştım. Ama anlaşılan ilk zamanlar anladığım gibi iğrenç biriymişsin." dedi Dora.

Daha fazla dayanamadım. Zaten canımın ismini duymamla gözlerim dolmuştu. Çağın'ın gözlerinin içine bakarak titreyen sesimle konuştum.

"Evde değil, beş yıl önce mezarda bıraktım."

🍂

Bittiiii. Gerçekten şu kardeş topluluğunu dövmemek için zor duruyorum!

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler? Kimeleri sevdiniz, kimleri sevmediniz?

Bu arada sizi bekletmemek için dikkatli kontrol edemeden atıyorum bölümü. Yazım hatası ya da herhangi bir yanlışım olduysa özür dilerim.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Seni seviyorum. Yıldızımızı parlatabilirsin 💕
Öptüm, sevdim.

LİYUZAWhere stories live. Discover now