14. Bölüm: Babasız Çocuklar

20.9K 1.2K 128
                                    

Hello I'm here.

Nasılsınız, napıyorsunuz aşklarım?
İyi misiniz? Umarım iyisinizdir.

Bölüm yazmak şu sıralar oldukça zor geliyor. Sadece bölüm yazmak değil başka şeyler de..
Her neyse sadece cidden çabaladığımı bilin.

Çok uzatmayacağım yine. Zaten buraları okuyan az kişi var onları da bıktırmayayım.

Bu arada bölümler hakkında önceden bilgi sahibi olmak isterseniz profilimi takibe alabilirsiniz. Ayrıca kitap ile ilgili ya da değil sormak istediğiniz soru, anlatmak istediğiniz bir şey varsa hep buradayım, dinlerim.

Seni seviyorum. Satır arası yorumların beni çok mutlu eder. Yıldızımızı da parlatabilirsin.💕

Medya= Kenan Ahter

Bölüm şarkısı= TV Girl- Lovers Rock

🍂

Bedenime sarılı olan kolların arasında bir süre ağladım. Ağladığım süre boyunca saçımı ve sırtımı sıvazlayan eller de varlığını sürdürmüştü.

Dökecek gözyaşım kalmadığında ve ağlayışım derin iç çekmelere döndüğünde yüzümü yasladığım göğüsten kaldırdım ve yavaşça geri çekildim.
O an yaslanıp ağladığım vücudun Kenan Bey'e yani babama ait olduğunu farkettim.

Babam diyorum çünkü daha önce hiç hissetmediğim bir sıcaklık ve sevgi hissetmiştim o kollarda. Baba sıcaklığı dedikleri bu olsa gerek. Yüzüne baktığımda onun da ağlamış olduğunu kızarık gözleri, burnu ve ıslak yanaklarından farkettim. Biraz daha ona bakarsam ağlamaya devam edeceğimi anladığım için gözlerimi kaçırdım ve odada göz gezdirmeye başladım.

Psikolog büyük ihtimal hâlimi görmüş devam edemeyeceğim kanısına varmış ve gitmişti. Odadaki polis memurları kapıya yakın bir köşede duruyorlardı. Hepsinin ciddi yüzünün ardındaki acıyan ifade belli oluyordu.

Kapının önünde gözyaşlarıyla duran Dora inanılmaz bitik duruyordu. O da konuştuklarımı kaldıramamıştı. Ya konuşmadıkların? Sen nasıl kaldırdın?

Bakışlarımı Dora'dan alarak kapının yanındaki duvara sırtını dayamış beni izleyen Kıvanç'a çevirdim. Yüzünde bir ıslaklık yoktu ama ben baktıktan hemen sonra derince yutkunmasıyla gözyaşlarını içine akıttığını anladım.

Burada ki hiçkimse kötü değildi, sadece bazı şartlar onları maske takmaya ve gerçek kişiliklerinden soyutlanarak farklı bir karaktere, kendilerine göre daha güçlü bir karaktere, bürünmelerine sebep olmuştu.

Sağımda hissettiğim hareketlilikle bu sefer bakışlarımı oraya çevirdim. Ahu Hanım ağlamaktan şişmiş yüzü ve ıslak kirpikleriyle bana bakıyordu. Gözlerimiz birleştiği an ağzından bir hıçkırık çıktı ve kollarını nazikçe boynuma sardı.

"B-ben ben özür dilerim kızım. Çok özür dilerim. Yaşadığın hiçbir şeyi haketmedin. Ben çok üzgünüm çok canım yanıyor. Senin ki daha çok yanmış. Yakmışlar. Özür dilerim. Özür di-"

Ben de kollarımı ona sarıp konuşmaya başlayarak lafını kestim.
"Sorun değil. Senin suçun yok anne."

Ağlamasının ve tüm sesinin bir anda kesilmesine ve sarıldığım bedeninin donduğuna şahit oldum. Teması kesmeden kollarını gevşeterek hafifçe geri gitti ve konuşmaya başladı.
"A-anne mi?"

Sonunda karakoldan çıkıp eve gelmiştik. Şu birkaç saat aşırı yormuştu. Zaten aldığım ağrı kesici ve sakinleştirici haplar bedenimi güçsüz kılıyordu. Üstüne sarfettiğim efor bana inanılmaz bir yorgunluk ve ağrı olarak geri dönüyordu.

LİYUZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin