18. Bölüm: İhtimal

12.2K 759 121
                                    

Helooo I'm heree.

Nasılsınız napıyorsunuz asklarim.

Ben yine zaman yaratıp bölüm yazdım bir alkış alayım.

Neyse vır vır etmek gelmiyor içimden bölüme geçelim mi?

Bu arada bol bol oy özellikle yorum bekliyorum. Okuyup yorum ve oy atmamanız beni çok üzüyor:(

Sınırımız= 300 oy 50 yorum

Bölüme geçelim bakalım iyi okumalarr.

Karakterleri çok falza medyaya koyduğum için yeto bölüm şarkısını koyalım artık.

🍂

Canavar buradaydı.

Toplasan 7 saniye falan sürmüştü. Ama bu zamanın kısalığı, bana ölecekmişim gibi sırıtmasına engel değildi. Bana bir asır gibi gelen saniyeler içinde görünüp kaybolmuştu. Ama zihnimde hâlâ pis gülümsemesiyle duruyordu.

Olduğum yerden bir santim bile kıpırdayamıyordum. Aram ve Çağın birbiriyle konuşmaya o kadar odaklanmışlardıki ne gördüğüm kişinin ne de gözlerimdeki korkunun farkındaydılar.

Birkaç adım ilerlemişlerdi ki Çağın yokluğumu fark edip arkasını döndü. Bana baktığında kaşlarını çatarak hızla yanıma geldi.

"Bir yerine bir şey mi oldu, neden durdun?"
Kafamı hayır anlamında salladım. O sırada Aram yanımıza gelmiş dikkatle vücuduma bakıyor, hasar kontrolü yapıyordu.

Titreyen ellerimle ilerideki ağacı gösterdim. Konuşmaya çalıştım ama dilim tutulmuştu. Sert soluklarımın sesinden başka bir ses çıkmıyordu ağzımdan.

Aram'la Çağın gösterdiğim yere baktılar, kimseyi göremeyince bana döndüler. Aram anlamaya çalışıyor gibi baktı. Çağın ise direkt lafa girdi.

"Kimi gördün?"
Kendimi zorlayarak titreyen ve soluklarımdan ötürü yer yer kesilen sesimle cevap verdim.
"O, ca-canavar."

Gözümü ağacın dibinden çekip Çağın'ın yüzüne baktığım iki saniyede gözlerinden okunan nefret ve öfkeye tanık oldum. Gözlerini benden kaçırıp Aram'a döndü.
"Yanında kal ve babamları ara."

Aram'ın cevabını beklemeden gösterdiğim ağacın yönüne doğru hızla koştu. Neden yalnız gidiyordu ki? Ya zarar görürse? Aklıma gelen onlarca kötü senaryoyla boğuluyorum gibi hissettim. Dayanamayıp peşinden koşmak için hareketlendiğimde Aram beni hızla kollarının arasına aldı.

"Nereye?"
"Gitmem lazım. O tek gidemez. Çok tehlikeli."
Aram'a verdiğim cevaptan sonra Çağın'a doğru dönerek bağırdım.
"GİTMEE! NE KADAR KORKUNÇ OLDUĞUNU BİLMİYORSUN!"
Bağırışlarım hiçbir işe yaramadı çünkü Çağın çoktan gözden kaybolmuştu.

Aram bir yandan beni tutmaya çalışırken, bir yandan kenardaki korumalara işaret verdi. Üç tanesi Çağın'ın gittiği yöne giderken kalan ikisi bize yaklaşmıştı. Aram belimden destek vererek bizi geri hastanenin içine yönlendirdi.
"Çağın'a bir şey olmayacak korkma. Şuan tek yapman gereken şey kendini düşünmek güzelim. Sakin ol tamam mı?"

Beni durdurmuş ve yüzümü avuçlarının arasına alıp gözlerimin içine bakarak söylemişti tüm bunları. Biraz olsun sakinleşmiştim. Onaylar şekilde başımı salladım. Elleriyle göz altımdaki ıslaklığı elinden geldiğince sildi, alnıma ufak bir öpücük kondurdu ve ellerini belime sararak hastanenin içine yönlendirdi.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum. Yaşadığım şoktan alışkanlığım olan dakika saymayı bile bırakmıştım. Titremelerim arttığı ve bir krizin eşiğinde olduğumu fark eden Aram sakinleştirici yapmıştı. Hastane odasında kabuslarla dolu bir uykuya dalmış, kısa sürede nefes nefese uyanmıştım.

LİYUZAWhere stories live. Discover now