22. Bölüm: Tadını Çıkar

10K 724 243
                                    

Hello. I'm heree.

Nasılsın, napıyorsun, nasıl gidiyor hayat?

Yıldızımızı parlatabilirsin💞

Sınır= 350oy 170 yorum

Medya: Liyuza İren Ahter

Bölüme geçelim. İyi okumalar.

🍂

Ve bu evde Vuslat ve Aram dışında kimse yaralarımı tam anlamıyla görmemişti.

Aram korseyi genişletirken kafamı kaldırıp etraftakilere baktım ama kimseyle göz göze gelmedim çünkü herkesin gözü yaralarımdaydı.

Işıklar kapalı olduğu için yaraların derinliğini fark etmiyorlardı büyük ihtimal ama filmden yansıyan ışık az çok tenimi aydınlatıyor ve izleri gözler önüne seriyordu.

Hepsi vücudumun gözüken kısımlarındaki yaralara neredeyse ağlayacak gibi bakıyorlardı. Özellikle köprücük kemiğimde olan izmarit izlerine.

"Bakmayın öyle. Biliyordunuz zaten yaralarımın olduğunu."

Bir iki kişinin ağzı açıldı ama söyleyecek bir şey bulamadıkları için geri kapandı. En sonunda Vuslat naif bir sesle konuştu.

"Abiciğim, doktorun yaralar için krem vermişti. İşe yaramadılar mı?"

Doğru kremler... Hastane çıkışı onu gördüğüm için ne ilaçlardan ne kremlerden haberdardım. Kaburgamdaki kırığın acısını bile unutturacak kadar yeis içindeydim.

"Ben unutmuşum onları ya."

Vuslat'ın kaşları anında çatıldı ve gözlerini Aram'a dikti.
"Sen takip etmiyor musun Liyuza'nın ilaçlarını?"

"Sence öyle bir şeyin ihtimali var mı abi? Hastaneye gittiği gün aldığı sakinleştirici ağırdı biraz. Böbrekleri ilaçlardan zarar görmesin diye vücudun ilaçtan kurtulması için birkaç gün dinlenmesi gerekiyor. 2 güne başlarız ilaçlara. Kremleri ise yurtdışından getirtiyorum. Onlar da 2, 3 güne elimizde olur."

Aram yeterince genişletmiş olacak ki daha rahat nefes almaya başladım. Birkaç saniye sonra Aram boynumdan kolunu geçirdi ve beni hafif geri çekip sırtımı göğsüne yaslayıp dudaklarını omzuma bastırdı.

"Şimdi daha iyi mi küçüğüm."

Hafifçe kıkırdayarak onaylar şekilde kafamı salladım.
Aram beni bırakınca doğruldum ve üstümü giyindim. Diğerleri ise düşünceli düşünceli bana bakıyordu.

Akıllarının hâlâ yaralarımda olduğu belliydi ama ben bunu istemiyordum. O yaralar benim için zaten dertti bir başkasının da canını sıkmamalıydı.

"Eee hadi devam ettirin filmi. Sonunda ne olacak çok merak ediyorum."
Çakır beni onaylayıp filmi devam ettirirken ben de eski yerime geri oturdum.

Filmi başlatalı 20 dakika olmuştu ve sonuna gelmiştik. Ben ise oturmuş zırıl zırıl ağlıyordum. Kadın gidince adam mektubu okumuştu. Mektubun duygusallığı zaten beni ağlatmaya yetmişti. Üstüne adam, kadının yanına gitmek için yola çıkıyor ve kaza geçirip ölüyordu. İşte ağlamak ile zırlamak arasındaki çizgiyi burada aşmıştım.

"Şaka mı ya? Kadın asla ona geldiğini onu sevdiğini bilemeyecek!"

Bütün aile filmi bırakmış benim ve annemin ağlamasıyla ilgileniyordu. Elindeki peçete ile beceriksizce gözyaşlarımı silmeye çalışan Vuslat hemen ardımdan lafa girdi.

"Güzelim film bu, ne var bu kadar ağlanacak?"

"Ya ama baksana adamın son kelimesi kızın ismi oldu. BÖYLE AŞKIN IZDIRABINI SİKEYİM!"

LİYUZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin