11. Sahne

446 49 5
                                    

"Bu siktiğimin anahtarı ne yapmaya çalışıyor!"

Kuzgun sinirle salonda volta atmaya devam ederken gözlerim alttan alttan onu izliyordu. Nasıl mutluydum bir bilseniz..

Karşımda öfkeden kudurmuş anahtar'ın yolladığını zannettiği davetiyeyle birlikte çıldıran adam bana oldukça zevk veriyordu. Ela gözleri öfkeyle daha da koyu bir hal almış yeşile kaçmaya başlamıştı. Sinirden elleri titriyor bunu durdurmak istercesine sürekli ellerini yumruk haline getiriyordu.

"Bizim elimize verdiği anahtarın simgesi," dediğimde herkesin bakışları bana dönerken bense gülmemek için kendimi zor tutuyor onlara ifadesizce bir bakış atıyordum. Akça içimde resmen zevkten dört köşe bir haldeydi.

Bir an önce akşam olsun ve Kuzgun'un mors olmuş halini göreyim lütfen!

Kuzgun sinirle elimdeki diğer davetiyeyi alarak parçalara ayırırken 'Ne yapıyor bu değişik?' der gibi ona baktım ve suratımı buruşturarak Ahuya döndüm. O da Kuzgun'un bu sinirli hallerine alışkın olduğundan umursamazca onu seyrediyordu. Sadece o da değil Milanla Kartalda öyle.

"Bize de yollamış, tek bize de değil tüm büyüklere yollamış. Bunun derdi ne? Yıllardır saklanmak isteyen kendi değil miydi şimdi ne değiştide herkese kendini göstermeye çalışıyor?" dedi Milan.

Zaten asıl kafalarını karıştıranda bu değil miydi? Anahtar ne olmuştu da bir anda ortaya çıkmaya ve hatta büyüklerin arasında kendini ifşalamaya kalkışmıştı?

Bakalım anahtar kendini bir anda büyüklerin ağına sağlanmış bir şekilde gördüğünde ne yapacaktı? Eminim ona çoktan haber uçmuş sinirden tıpkı Kuzgun gibi kudurmuştu. Tek bir fark vardı. Kuzgun kazanacağını bilmeden kudururken anahtarsa yenilgiyle çılgına dönmüştü.

Oysa kazanan bizdik.

Akça ve yabancı.

İstediğim son bir şey kalmıştı...Anahtar'ın bana kendini göstermesi. Eğer bunu yaparsa avına kendi elleriyle gelebilecekti. Ona istediğini verecektim.

Kendimi.

Dudaklarım istemsizce yukarıya doğru kıvrılacakken Kartal'ın bana dikkatle bakan gözleriyle çarpıştım. Gözleri ona bakmamla daha çok kısılırken tek kaşını havaya kaldırarak başını hafifçe yana doğru yatırdı.

Anlamıştı bir boklar yediğimi. Yalnız kaldığımız ilk an bana hesap soracağına emindim.

"Ne yapacağız?" dedi Ahu.

Gerginlikle sürekli ensesini ovuyor bir yandan da tırnaklarıyla oynuyordu. Anahtar'ın varlığı bile onu bu denli geriyordu demek. Neden? Kuzgun annesi öldüğü için buradaydı, bense abim öldüğü için. Peki ya ikizler? Onlar neden buradaydı? Onları araştırmıştım fakat anahtar'ın yapacağı bir şey dikkatimi çekmemişti.

Ya da...Kendilerini çok iyi gizleyerek sırlarının ortaya dökülmelerine engel olmuşlardı.

Bacak bacak üstüne atarak rahatlıkla arkama yaslanırken sigaramı dudaklarıma götürdüm. Bu kadar dayanmam bile mucizeydi. Mentollu tat dudaklarıma yayılırken başımı geriye doğru yasladım.

"Hepimiz o davete gideceğiz." diyerek duraksarken gözleri benim üstümde durdu. Ne diyeceğini çok iyi biliyordum. Kuzgun beni asla o davete götürmeyecekti, o piyonunu evde bırakıp öldürülmesini bekleyecekti. Sevdikleriyse yanında duracak ve onların bir zarar görmesine engel olacaktı.

Kuzgun'un piyonsa yani ben, bu oyuna kurban gidecekti.

Tabi efendim.

"Sen gelmeyeceksin." dedi Kuzgun.

AfitapWhere stories live. Discover now