16. Sahne

450 43 5
                                    

Saatlerdir dönüp durduğum yatak artık beni boğmaya başlarken Kartal'ın uyanmamasına dikkat ederek yavaşça ayağa kalkıp küçük adımlarla odadan çıktım. Saat sabah beşi gösteriyordu ve ben yine uyuyamamıştım.

Her gece de olduğu gibi hiçbir şekilde gözüme uyku girmeden tavanla bakışarak sabahlamış ve en sonunda sigara içmek için bahçeye çıkacaktım. Uzun dönmeli merdivenleri inerek mutfağa gidip kendime sert bir kahve yaparak bahçeye çıktım.

Evde bir ruh gibi dolaşmaktansa bahçede hava almak daha cazip gelmişti. Zaten bir sigara ve kahve molasından sonra Kartal'ı uyandıracak ve anahtar'ın köpeğini yakalayıp kapattığımız depoya gidecektim. Oraya Kartalsız gidemez ve o olmadan Kuzgun'un deposundan içeriye bile giremezdim.

Çünkü biliyordum, girdiğim an Kuzgun'a haber gidecek ve Kartalla peşimize düşmesine sebep olacaktım. Kartal'ın şimdiden uykusundan onu zorla uyandırdığım için başımın etini nasıl yiyecek tahmin edebiliyordum.

Nazı asla çekilmiyordu.

Gözüm ilerde düşünceli bir şekilde oturmuş sigarasını içen Jiletle kesiştiğinde adımlarım bir anlığına duraksadı. Yanına gidip oturmalı mıydım yoksa arkamı dönüp yeniden odaya mı çıkmalıydım?

Kesinlikle yanına gidip onu tanımalıydım.

Anlaşılan o ki bu gece tek uyuyamayan ben değildim. Zaten dün yaşanan kıyametten sonra Jilet'in pekte huzurlu bir uyku çekeceğini hiç düşünmemiştim. Aksine uyumamlı hatta Ahunun kapısında yatmalıydı. İçimden bir ses Ahunun peşinden gitmek gelse de bunu bir süreliğine ertelemiştim.

İnsan böyle zamanlar da yalnız kalmak isterdi. Haykırışlarını, ağlamalarını sadece kendine saklamak isterdi. Acısını kimseye yansıtmamak ve kendi içinde yaşamak isterdi.

Yani, en azından ben hep öyle istemiştim çünkü yanımda hiçbir zaman beni teselli edecek yaramı saracak birisi olmamıştı.

Bu hep Kartal gelene kadar da böyle devam etmişti. Ve şimdi hâlâ ondan sakladığım ama kendi içimde verdiğim binbir türlü savaş vardı. Kim herkese her derdini anlatabilirdi ki? Kim her acısını paylaşmayı seçerdi?

Nereden bilecekti ki günün birinde bir zamanlar yarasını açtığı insan onun yarasından vuramayacağını?

Bunlar bana öyle çok uzaktı ki,

Güven duygusu bana tamamiyle yabancıydı.

Jilet'in karşısına rahatça oturarak bacak bacak üstüne attığımda gerilmiş sırtımı bahçe takımının yumuşak yastıklarına yasladım ve sehpa da duran sigara paketinden bir sigara alıp yaktım.

"Günaydın." dediğimde hayretle bana bakan adam benim ona bakmamla kendine gelerek başını salladı. Anlaşılan o ki onun yanına gelip oturmama ve bu kadar davranmama şaşırmıştı.

"Günaydın." dediğinde aramızda bir sessizlik oluşurken gözleri sürekli üstüme düşüyordu. Eminim bunca zaman hiç rastlamadığı ama bir anda abisi ölünce ortaya çıkan bu kadın kim merak ediyordu.

"Burada mı kalıyorsun?" dedi merakla. Burada kalmak mı? Allah korusun. Kuzgunla aynı evde kalma düşüncesi tam bir kabustu...

"Hayır, bir geceliğine mahsus bir şeydi." dediğimde anladığını belli edercesine başını sallarken bu sefer aklımdaki soruyu ben dile getirmiştim.

"Artık burada mısın?" Yine Ahuyu terk edip gidecek miydi, yoksa burada durup yeniden onunla birlikte olmak için savaşacak mıydı?

"Ait olduğum yerdeyim."

AfitapWhere stories live. Discover now