25. Sahne

403 35 5
                                    

Tepeme dilikmiş deli gibi havlayıp uyanmam için yatağımda zıplayan Marcusla birlikte homurdanarak ona kıçımı döndüğümde patilerini belimin boşluğuna yaslayarak yüzümü yalamaya başladığında kıkırdayarak zorlukla gözlerimi araladım.

Anlaşılan o ki bugünde uyku haramdı.

"Of Marcus of!" diye hayıflanarak yataktan çıktığımda patilerini çenesine yaslamış alttan alttan bana bakıyordu. Ama ben bunu yerim, ama ben bunun melül bakışlarını yerim! Yine dayanamayarak yanına gidip yanaklarına iki öpücük kondurdum.

"Madem beni uyandırdın kendin de kalk hadi kahvaltıya." dediğimde heyecanla beni beklemeden odadan çıkarken daha çok bana bir şey göstermek istermiş gibi bir hali vardı.

Merakla peşinden indiğim sırada mutfağa girerek yeniden havlamaya başlamıştı. Kaşlarımı çatarak hızla mutfağa girdiğimde gördüğüm manzarayla adımlarım duraksadı.

Gördüğüm görüntü bir hayal ürünü olabilirdi?

Bir halüsinasyon, ama gerçekti.

Kuzgun Arıca mutfağıma girmiş kahvaltı hazırlıyordu.

"Günaydın kızıl,"

Keyifli sesiyle konuştuğu sırada gözlerini bir an olsun çırptığı yumurtalardan ayırmamıştı. Yutkunarak hızla ellerimle gözlerimi ovalayarak geri açtığımda Kuzgun hâlâ mutfağımda yumurta çırpmaya devam ediyordu.

Allahım, bu adam gerçekten evimdeydi.

Burada ne işi vardı?

Hem eve nasıl girmişti ki?

"Hayal değilim," dediğinde gözleri bir anlığına bana dönerek göz kırptı.

Ağzım açık ona bakakaldım.

Aaa yüzsüze bak sen.

Gözlerim istemesizce üstünü süzdü. Altına lacivert bir kumaş pantolon üstünede buz mavisi gömlek giydiğini gördüm. Ah bu renkler ona öyle çok yakılmıştı ki, neden bu kadar tarz giyiniyordu bu adam? Kesin giysi konusunda Ahudan yardım alıyordu ya da bir staylingi vardı başka açıklaması olamazdı.

"Mutfağımda ne işin var Arıca?" dediğimde dudakları yukarıya doğru kıvrılırken kırmızı ve yeşil biberleri tavada çevirerek bana yeniden alttan bir bakış attı.

Bense hâlâ şaşkın ördek misali kapının önünde durmuş onu izliyordum. Daha fazla ayakta durmayarak Marcus'un beklemesine dayanamayıp mama kabına yemeğini ve suyunu koydum.

"Baktım senin kalkıp geleceğin yok ben sana geleyim dedim." dediğinde dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı.

Anlaşılan o ki planımız için çok heyecanlıydı. Oysa ki akşam onlara gelecektim. Malum, sabahın köründe kalkıp cinayet işleyecek halimiz yoktu. Eğildiğim yerden doğrularak ona doğru dönüp yanında durduğumda elindeki çatal bıçakları alıp mutfaktaki masaya koydum.

Onunla ne konuşacağımı bilemez gibi bir halim vardı. 

"Akşam sözleştik diye hatırlıyorum" diye mırıldandığımda dudaklarımda silemediğim bir sırıtış vardı. "Yoksa beni mi özledin?" dedim ve bedenini bedenime doğru yaklaştırarak keyifli yüzüyle bana yaklaşmasını izledim.

Düşünür gibi yaparak dudağını büzerek hmmladığında kıkırdadım.
"Belki de seni özlemişimdir, ya daaa seni şirkete götürmek istemişimdir?"

Şirkete gitmek mi? Bu da nereden çıkmıştı şimdi?
Eğer bunun için geldiyse onun şuan bu kızgın tavayla kafasını patlatabilirdim. 

"Neden şirkete geleceğim ki?"

AfitapWhere stories live. Discover now