29. Sahne

422 31 10
                                    

Küçükken annemle en çok geldiğimiz yer hastaneler olurdu. Biz annemle sadece hastaneye gidebilmek için dışarıya çıkabilirdik, diğer türlü ne evden çıkabilirdim ne de okula gidebilirdim. Bana okumayı annem öğretmişti, yazmayı annem öğretmişti. Abim okuldan öğrendiği her şeyi gelip bana anlatır okul kitaplarıyla babam eve gelene kadar bana ders çalıştırırdı.

Yıllarca babamdan gizli dersler çalışıp okumayı yazmayı öğrenmiştim. Benim bir hayatım yoktu, benim bir nefes almaya bile hakkım yoktu. Okuyamazdım, evden dışarıya çıkamazdım, arkadaşlarım olamazdı, onlarla birlikte oyunlar oynayıp eğlenemezdim. Ben sadece hastanelere gitmek için dışarıya çıkabilirdim.

Babamın bana attığı öldüresiye dayaklarla nefes alamadığım anlar olurdu bazen. Kolumu kırdığı, dudağımı patlattığı, morarmaktan yüzümün tanınmadığı anlar olurdu.

işte o zaman dışarıya çıkabiliyordum. Ölmemek için hastaneye gittiğim anlar benim nefes aldığım anlardı. Morartmış yüzüme rağmen canımın acısından yürüyemediğim anlara rağmen yine de dışarıya çıktım diye gülümser her adımımda daha çok puslu havayı ciğerlerime çekerdim.

Oysa benim en çok korktuğum yerdi hastaneler.

Şimdi nefes almak için hastaneye gelmeme gerek yoktu, ama hâlâ buradan kurtulamıyordum. Hastaneler benden her şeyi mi çalmıştı sanki. Korkulu kabuslarımın olduğu hastane koridorları beni yine delirtecek türdendi.

Buraya ne kadar gelmek istemesem sanki o zaman daha da çok geliyordum. Hastanelerden ayrılamadığımız tek bir an bile yoktu. Önce abim, sonra Kartal, şimdi de Ahu. Ne zaman bitecekti bu kabus?

Biz sevdiklerimize bir şey olmadan bu savaştan çıkabilecek miydik?

Kuzgun'un verdiği kara haberle birlikte hiç beklemeden evden çıkıp hastaneye gelmiştik. Şu kısa zamanda bağ kurduğum güzel kadın şimdi ameliyathanede can çekişiyordu. Milan yıkılmış bir halde sessizce duvara sinmiş kardeşinden gelecek iyi veya kötü haberi bekliyordu.

Jiletse onun aksine her yeri yıkıp dağıtmış hastaneyi birbirine katmıştı. Vücuduna zorla yapılan sakinleştiriciler bedenini uyuşturmasa eminim ameliyathaneye de girmeye kalkacaktı..

Oradan çıkacaksın Ahu. Oradan çıkıp hayata tutunmayı bizi göstereceksin. Kartal bizi nasıl bırakmadıysa sen de bırakmayacaksın. O masaya sensiz oturmayacağız, sensiz filmler izlemeyeceğiz..Bunu ne Milana, ne Jilete, ne de bize yapma ne olursun.

Sessizce Milan'ın yanına yere çökerek oturduğumda bana ruhsuz bir bakış atıp yeniden ameliyathane kapısına bakarken başımı usulca omzuna koydum. "O benim ailemden kalan son parçam." diye fısıldadığında gözlerimi sıkıca kapattım. Seni öyle iyi anlıyorum ki Milan..

"Ben onu kaybedersem yaşayamam. O benim her şeyim, babam bana onu emanet etti...O benim annem oldu..Şimdi gidemez." Titreyen sesiyle iç çekerek başını duvara yasladı. Yutkunamadım, sessizce koluna sarılarak varlığımı belli ettim.

"Şimdi seni öyle iyi anlıyorum ki Ceylin..Benim canımdan can kopuyor sanki." dediğinde dudağından kaçan hıçkırıkla birlikte geri çekilerek mavi gözlerine baktım.

"Ahu oradan çıkacak, onun ne kadar çok güçlü olduğunu en iyi sen biliyorsun Milan."

Ben sana ne desem boş, sana ne anlatsam, geçecek desem boş. Tek yapabileceğim şey Ahunun ne kadar güçlü olduğunu söyleyebilmekti. Elimden başka ne gelebilirdi ki..İkimizde birbirimize çaresiz gözlerle bakıyorduk. Ne yapabilirdik ki? Elimiz kolumuz bağlı burada oturmaktan başka hiçbir şey yapamazdık.

En acı tarafıda tam olarak buydu işte. Eli kolu bağlı bir şekilde çaresizce oturmak...

"Abimi burada beklediğim gün ölmekten beter hale gelmiştim biliyor musun? O benim ailemden kalan son parçamdı. Yıllarımı ona kavuşmak için geçirdim..Tam ona kavuştum derken anahtar onu ellerimden acımasızca söküp aldı.." diye mırıldandığımda gözlerimi kapatarak başımı sertçe duvara yasladım.

AfitapWhere stories live. Discover now