23. Sahne

390 39 5
                                    

Yüzlerine bakamadım, konuşamadım. Çaresizce zevkle işkence ettiğim adamı izlemeye devam ettim. Onun acı çığlıklarına karşı attığım kahkahalar her defasında daha da çok sertleştiğim sağ kalmayacak bir yer bırakmadığım sahneleri onlar gibi donakalmış bir şekilde izledim.

Korktuğum başıma gelmişti. Benden değil de Çelebiden öğrenmişlerdi her şeyi. Şimdi yalnız olmadığımı hissettiğim insanların yüzüne nasıl bakacaktım.

Benimle tüm sırrını paylaşan, bana...Bana kalbini açan ela göze ne diyecektim?

Dizlerimde saatlerce ağlayan Ahuya ne diyecektim?

Kartal ameliyattayken yanıma gelip hiçbir suçumun olmadığını söyleyip beni teselli etmeye çalışan Milan'a ne diyecektim? 

Ben korkak bir kadındım. Söyleyememiştim, iki ayımı birlikte geçirdiğim aile dediğim insanlara bir an olsun gerçekliğimi söyleyememiştim. Onlar beni değil, ben onları kandırmıştım. İşkence bitti, ekran simsiyah oldu. Kimseden hâlâ çıt çıkmazken titreyen ellerimi onlardan saklayarak sıkıca yumruk haline getirdiğimde Kuzgun hışımla ayağa kalkarak arkasını döndüğü sırada korkuyla ayağa kalktım.

"Kuzgun!" diye bağırdığımda adımları keskin bir bıçak gibi durdu fakat asla arkasını dönmedi. Baksın istedim ama bakmadı. Hızla salondan çıktığında koşarak arkasından salondan çıktım. Öfkesiyle birlikte öyle çok hızlı yürüyordu ki ona yetişmekte zorluk çekiyordum.

"Kuzgun dur açıklamama izin ver!"

"Git buradan!" diye öfkeyle bağırdığında adımları olabildiğince daha da hızlanmış belki de bilmediği kutu köşe sokağa sapmıştı.

"Bir kere dinle! Lütfen!"

Nefes nefse ıssız sokakta bağırmamla birlikte beklemediğim bir anda hışımla bana doğru dönüp "Ne oldu bu sefer nasıl kandıracaksın bizi?"dediğinde gözlerinde gördüğüm nefret ve hayal kırıklığı nefesimi korkuyla tutmama neden oldu.

'Yemin ederim sana bugün her şeyi anlatacaktım, yemin ederim seni kandırmadım, yemin ederim sana yalan söylemek istemedim...' demek istedim fakat sadece sustum. Korktum ve susarak bana uzun zaman sonra nefretle bakan gözlere karşı direnmeye çalıştım.

"Konuşsana Ceylin! Ya da Akça mı demeliydim?"

İkisi de. Ben hem Ceylindim hem Akça, hem siyahtım hem beyaz. Ona doğru bir adım attığımda başını onaylamazca sallayarak aramıza hatrı sayılır bir mesafe koydu.

"Abin biliyor mu kalpsiz bir katil olduğunu?" Buz gibi sesi bir yaprak gibi bedenimi titretti. Söylediği cümle karşısında ezilen kalbime karşı yine de sessizce gözlerine baktığımda histerik bir gülümseme sundu bana.

"Bu yüzden ağlayamıyordun değil mi? Çünkü sen kalpsiz bir katilsin diye! İnsanlara acıman yok diye!"

Keşke vursaydı ama bana bunu söylemeseydi. Benim en büyük yaram buydu sanırım. Ağlayamamak. Başımı onaylamazca salladım,

"Ben bu akşam sana her şeyi anlatacaktım. Ortak olduğumuz gün," dediğim sıradan hiddetle sözümü kesti

"Sikerim ortaklığı ulan! Ben sandım ki,"
dedi ve sustu devamını getiremeden hayal kırıklığıyla gözlerime baktı.

Onu kandırmam bunca zaman yalan söylemem zoruna gitmişti. Kuzgun her zaman bir sırrım olduğunu biliyordu fakat bu kadar büyük bir sır beklemediği belliydi. Kuzgun ikinci bir kişiliğimin olmasını ve bu kişinin cani bir katil olmasını beklemiyordu.

"Beni dinlemelisin," dedim sessizce. Sanki tüm gücüm bir an da çekilmiş yerini sessizliğe bırakmıştı.

"Seni dinlemek istemiyorum! Anlatsan anlamaz mıydım zannediyorsun? En başımdan karşıma tüm dürüstlüğünle çıksan hiçbir şey demezdim! Hepimiz kalpsizin teki değil miyiz zannediyorsun Ceylin! Hepimiz canice katlediyoruz! Hepimiz gözümüzü kırpmadan öldürüyoruz!" dedi ve hışımla yanıma gelerek elleriyle ensemi kavrayıp alnını sertçe alnıma yasladığında yorgunlukla omuzlarına tutundum.

AfitapWhere stories live. Discover now