42. Sahne

456 30 13
                                    

Saatlerdir dönüp durduğum sandalyede yeniden bir tur dönerken oflayarak ayaklarımı salladım. Oftu pufftu yani! Sıkılmıştım, saatlerdir bir ofisin içinde tıkılı kalmış bir haldeydim. Yardım edin a dostlar!

Hepsi bu komutanlar yüzündendi. Of of! Şu an nerede miydim? Kuzgun Arıca tarafından zorla getirilmiş bir halde şirketteydim. Kendisi çok önemli bir görüşmesi olduğunu ve toplantıya girmek zorunda olduğunu söylemişti. Bu yüzden ikimizde şirketteydik..Ve izlendiğimiz için mecburi ikimizinde hatta hepimizin düzenli bir şekilde bir süre işe gitmesi lazımdı.

Lanet gele!

Şimdiyse Kuzgun'un koltuğunda bir o yana bir bu yana giderek onun gelmesini bekliyordum. Toplantıya gelmemi bana elbette teklif etmişti fakat asla iş konuşacak modumda değildim. Çekemezdim yani. Acaba şarkı mı açsaydım ya da dosyalarına sinsice fotoğraflarımı sızdırıp ona minik tatlı sürprizler mi yapsaydım?

Eminim onu toplantıda açsalar gören herkesin sonu mezarlıktı..

"Pişt Ceylo!" Duyduğum sesle başım hızla kapıya dönerken başını içeriye uzatmış bana bakan Kartal'ı görmele sevinçle çığlık attım. "Dodi! İçeriye gel." dediğimde kapıyı kapatıp yanıma gelirken sevimli afacan misali saçlarını karıştırarak yanaklarına öpücük kondurdum.

"Toplantı bitti mi?" diye sorduğumda başını sallayarak, "Şimdi bitti ama seninkiyle münasbetsiz Jilet kapıya kadar eşlik edeceler misafirlere." dedi.

Anlaşılan o ki hâlâ hiçbirinin arası Jiletle düzelmemişti. Olaylı günün üstünden bir hafta geçmişti fakat olaylar tamamiyle bitmemişti. Evdeki herkes Jiletle bir yabancı haline gelmişti. Kimse Jilet'in yüzüne bakmıyor, onunla konuşmuyor, aynı masada bile bulunmuyordu.

Jiletse istenmediğinin bilincinde olduğundan kimseyle konuşmayıp odasında takılıyordu. Ahuyla bile konuşmuyordu. Sanırım onu affetmesi için  sakinleşmesini bekliyordu, bilmiyordum..

"Kartal sence de Jilet meselesi fazla uzamadı mı? Siz kardeşsiniz ona sırt çevirmeniz onu çok üzüyor. Hem baksana Ahuyla da araları düzelmedi." dediğimde keyifli halinden eser kalmazken kaşları sinirle çatıldı. Biliyordum, şimdi Jilet'i düşündüğüm için bana kızacaktı, ayar çekecekti ama bende zamanında yapayalnız kalmıştım. Ve bu his insana iyi gelmez aksine yanlışa sürüklerdi.

"O seni düşünmeden canını yakarken sen onu neden düşünüyorsun güzelim? Bu yaptığı çok fazlaydı. Böyle bir tepkiyide sonuna kadar hak ediyor. Bırak düşünsün ve artık akıllansın, abimin karşısında değil yanında olsun. Bakma sen onun zoruna giden tek şey Ahuyla abimin ona sırt çevirmesi. Biri canı diğeri candan ötesi.."

Öyle değildi işte. Kartalla Milana da çok üzülüyordu. Kaç defa yakalamıştım onların ardından hüzünle imrenerek baktığını. Kartal Jilet'in neşesiydi, Milansa Jilet'in bir diğer abisi akıl babasıydı. İnsan ailesi gibi gördüğü insanı nasıl ayırırdı ki? Kul hatalarıyla bilinirdi. Kim kusursuzdu ki bu hayatta? Hangimiz dört dörtlüktük. Kırardık bazen bilmeden, üzerdik, ağlatırdık ama önemli olan o kırdıklarını geri toplamak değil miydi?

Herkes olmasada çoğu kişi ikinci bir şansı hak etmez miydi?

"Herkes hata yapar Kartal." dediğimde başını onaylamazca salladı. "Bu bir hatadan daha fazlasıydı çilli." dedi ve hüzünle gülümseyerek saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Sen bunları dert etme güzelim sadece abime ve kendine odaklan olur mu?" dediğinde başımı onaylarcasına salladım.

Ne söylesem boşunaydı. Herkes kafasına koymuştu Jilet'in süründürmek ve akıllanmasını sağlamak istiyorlardı. Umarım bu işin sonu kötü bitmezdi. Çünkü biliyordum Kuzgun'a da Jiletten ayrı kalmak iyi gelmiyordu. Kardeşini özlemişti onunla aynı evde iki yabancı gibi yaşamak zor geliyordu.

AfitapWhere stories live. Discover now