17. Sahne

442 40 9
                                    

Ben bu hayata bir kayıp vererek başlamıştım. İlk kaybım minicik kollarımda hayatına son vermişti.

Hayatımın en büyük kaybı annemdi.

Kendi ellerimle öldürdüğüm annem.

Daha silah tutmayı beceremeyen minik ellerim o lanet tetiği çekmiş, annemin kalbine sıkmıştı. Sonra devamı su gibi akmıştı, bir seri katile dönüşmüştüm.

Bir adam, ansınızın bir gece karşıma çıkıp hayatımı alt üst etmek için beni bir kulübeye getirmiş ve artık burası senin evin demişti. Ben senin babanım demişti. Ve sonra....Sonra asıl hayatla tanışmıştım.

Benim hayatım daha 10 yaşındayken başlamıştı ve bir daha da hiçbir zaman pembe hayallere geçememiştim. Hiçbir zaman hayaller kurup mutlu bir son düşünememiştim. Çünkü buna hiçbir zaman hakkım olmamıştı.

Biz mutluluk nedir bilmezdik, bizim tek amacımız yaşamaktı. Yaşamaya çalışmak, hayatta kalmak. Mutlulukla hayatın arasındaki ince çizgiyi sadece yaşayan anlayabilirdi. Tek umudum vardı benim, belki de beni ileride mutlu edebilecek tek bir umut.

Ama artık o da yoktu,

Çünkü bir kaybım daha vardı. Abim. Efdal Balamir, daha benimle ne derdi var bilmediğim bir herif yüzünden öldürülmüştü. Hayatımın son zamanlarını bana zehir etmeye ant içmiş adamdı o.

Anahtar, namı diğer Çelebi.

Çelebi, ismi öyle yabancı öyle uzaktı ki bana. Benimle ne gibi bir derdi vardı, neden beni değil de abimi öldürmüştü? Neden onca yıl sonra tam mutluluğa kavuşacakken hayatıma gelmişti?

Kimdi bu herif? Neden benim canımı benden koparmıştı? Neden beni kuzgunla birleştirmek istiyordu? Çelebinin asıl amacı neydi? Kafamdaki bindir sorularla baş etmek öyle zordu ki bazen hiç düşünmeden tek kurşunla kendimi gebertip bu dünyadan çekip gitmek istiyordum

Kim bilir, belki bir gün o da olurdu.

Karşımda ölmek üzere olan herifin boğazına sıkıca sarıldım. "Bana bak, eğer başka biliyorsan ve söylemiyorsan," dediğimde sözümü anında kesti.

"Yemin ederim bilmiyorum!" dedi son kalan nefesiyle. Boğazındaki elimi iğrenircesine geri çekerken çakımı hiç beklemeden şah damarına sapladığımda gözleri arkaya kaydı. Ölmüştü işte, koleksiyonuma bir yeni parça daha eklenmişti.

Bazen korkuyordum kendimden, böylesine acımasız bir kadına dönüşmek bazen sandığımdan daha korkunç ve zor olabiliyordu. Artık öyle korkmadan, hiç düşünmeden öldürüyordum ki onları. Eğer bir gün, gözüm dönerken sevdiklerime zarar veririm diye çok korkuyordum.

Kalbimin bu denli kararmasından deli gibi korkuyordum.

Kartal köşesinden çıkarak yanıma geldi. Kolunu omzuma atarken başımı geriye doğru yaslayarak elalarına baktım fakat ben konuşamadan aklımdan geçen o soruyu bana yöneltti.

"Çelebiyi tanıyor musun Akça?"

"Hayır, ya sen?"

Başını onaylamazca sallarken sıkıntıyla nefes vererek gözlerini ölmüş olan adama dikti. Bir an önce herkesi toplayıp bunu anlatmalı ve bir plana geçiş yapmalıydık. Kuzgunla özellikle yalnız konuşmak istiyordum fakat ilk önce hep birlikte konuşmamız lazımdı.

Artık doğru düzgün bir plan kurmamız lazımdı.

"Kartal kullandığım her aleti temizle, tek bir iz bırakma. Daha sonra parmak izlerini onlara bulaştır. Eminim Kuzgun kullandığım tüm aletlerin parmak izlerine baktıracaktır."

AfitapWhere stories live. Discover now