33. Sahne

342 40 5
                                    

Oflayarak geldiğim eve ters bakışlarımı gönderdim. Yine, yine, ve yine buradaydım işte. Ondan kurtulmam için onu görmemem gerekirken ben her gün bu adamlaydım! Biz böyle nasıl olacaktık? O her zaman yanımda ama bir o kadarda uzağımda mı olacaktı?

Gurursuz Ceylin!

Ne oldu kızım sana? Kim kaçtı senin içine? Senin şuan bu evi o adamın başına yıkman gerekirken sen şimdi bu eve uslu uslu girip böcek mi arayacaksın?

Bazen kendimi pataklamak istiyordum..

Adam tutup kendimi mi dövdürtsem acaba?

Yok artık!

"Hoşgeldin mavişim!"

İrkilerek kapıya döndüm. Ahu neşeyle beni içeriye alırken bense somurtamaya devam ediyor bir yandanda kendime engel olamayarak gözlerimle onu arıyordum. Herkes buradayken o neden yoktu?

Aman bana ne canım? Belki ani bir kararla defolup gitmiştir bir yerlere. Herkes kahvaltı masasına geçmiş çoktan kahvaltısını yapmaya başlamıştı bile. Evet az önce yanlış duymadınız. Bugün hepimiz birlik olup anahtarın koyduğu böcekleri bulmaya çalışacaktık, diğer türlü bizi nasıl duyuyor hatta nasıl görüyor bunu bilmiyordum.

Başka ihtimal varsa eğer onun bizi dinlediğini konuşmalarımızı nasıl öğrendiğini nereden bulacaktık bilemiyordum. Eğer böcekte çıkmazsa artık başka ihtimaller ortaya çıkardı fakat ben bunları aklıma getirmek düşünmek dahi istemiyordum.

"Ayy benim karnımda çok acıktı, e herkeste masaya oturdu rica etsem gidip Kuzgun'u uyandırır mısın mavişim bizim ki hâlâ uyuyor da,"

Tabi tabi...Bahanelere bak. Gözlerim kısılı koluma girmiş beni merdivenlere sürükleyen Ahuya bakarken bense içimdeki dürtüye engel olamıyordum.

"Ben niye uyandırıyorum kızım?"

"E dedim ya Ceylo hepimiz kahvaltı yapıyoruz sen de çağır gel hemen!"

"Bahanelere bak!" Yalandan kaşlarımı çatıp homurdanarak arkamı döndüm ve arkamdan kıkırdayan Ahuyu görmezden gelip merdivenleri çıkmaya başladım.

Kuzgun'un kapısının önüne gelmemle heyecandan terlemiş avuç içlerimi kumaş pantolonum üstüne sildim ve büstiyerime çekidüzen vererek siyah bleazer ceketimi çıkarttım. Ateş basmıştı..

Ses çıkarmamaya özen göstererek içeriye girdiğimde karşımda direk büyük bir yatak beni karşılarken siyah çarşafların arasında kollarına sardığı yastığa başını yaslanmış uyuyan Kuzgunla karşılaşmamla yüzümde engelleyemediğim bir gülümseme oluştu.

Adam uyurken bile nefes kesiciydi...

Ceylin! Ne kadar ayıp! Somurtkan, çatık kaşlı bir şekilde uyuyan yüzünü görmemle onun yanaklarını mıncırmamak için kendimi zor tuttum. Ah şöyle uyurken hunharca sevebilsem keşke seni...Öpsem, öpsem, doyamasam sana..

Bir insan uyurken bile nasıl çatık kaşlı ve somurtkan olabilirdi yarabbi? Yavaş adımlarla ona doğru yaklaştım. Onu hiç uyandırmayıp uyanana kadar burada oturup izlesem olmaz mıydı yani!

Birazcık sevsem peki...Bence bu mümkündü.

Yavaşça yanına oturdum. Oda tamamiyle onun kokusuyla kaplanmıştı...Cennet burasıydı, benim için cennet şuan burasıydı.

Gözlerim alnına düşmüş saç tutamlarında dolaşırken elim narince havaya kalkarak o tutamı alıp geriye doğru attı fakat elimi geri çekemedim. Parmaklarım narince yanağında dolaşırken yüzüm benden bağımsız bir şekilde boynuna doğru eğilmişti.

AfitapWhere stories live. Discover now