°•2•°

769 70 52
                                    

İyi okumalarr<3

Hyunjin:

O arkasında bıraktığı enkazı farketmeden çıkıp gitmişti. Bense o çıktığı anda göz yaşlarımı daha fazla tutamamış kendimi olduğum yerde yere bırakmıştım.

Yaslandığım duvarda dizlerimi kendine çekip başımı aradaki boşluğa gömdüm. Hiç kimsenin olmadığını bilmenin verdiği rahatlıkla hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

Beni asla kabul etmeyeceğini biliyordum ki zaten bunu bilmeme rağmen onu sevmekten vazgeçemememi her zaman zavallıca görmüştüm. Ama benden nefret etmesi ve beni kişiliğimden duygularıma kadar sahte görmesi kesinlikle aklımın ucundan geçmeyecek bir şeydi.

Böyle olacağını bile bile beni reddettiğinde bunu kaldıramayacağımı biliyordum. Şimdiyse üstüne eklenenlerle bir enkaza dönmüştüm. Neden itiraf etmiştimki? Haklıydı aptalın tekiydim. Onu sevdiğimi bilmezken bile benden nefret eden birine açılmak aptallıktan başka bir şey değildi.

Köşeye oturmuş ne kadar ağladım bilmiyorum ama telefonumun zil sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Cebimden çıkarıp baktığımda arayanın Jisung olduğunu farkettim. Ortadan kaybolduğum için endişelenmiş olmalıydı. Onun bana biraz olsun iyi geleceğini bildiğimden telefonu açtım.

"Sabahtan beri nerdesin sen geri zekalı? Her yerde seni arıyorum. Telefon süs diye mi var yanında?" Yanılmamıştım endişelenmişti. Ayrıca telefonu tekrar kontrol ettiğimde dört cevapsız aramasını ve birkaç mesajını gördüm. Hiçbirini duymadığıma inanamıyorum.

"Jisung spor salonundayım. Kimseye söylemeden yanıma gelir misin? Lütfen..." Devam edemedim tek kelime daha edersem yeni dinen göz yaşlarım tekrar akardı. Ağladığımı sesimden anlaşılmıştı büyük ihtimalle.

"Ağladın mı sen? Niye lan noluyor? İyi misin sen? Bir şey mi oldu?" Sorularına o görmesede yüzümü buruşturdum kafam yeterince doluydu zaten...

"Jisung gelince anlatırım zaten hadii."

"Zaten inmeye başladım geri zekalı giriyorum salona." Bunu dedikten sonra anında telefonu kapattı. Aynı anda büyük demir kapının açılma sesini duydum. Yerde oturup büzülmüş bedenime, ağlamaktan kıpkırmızı olmuş suratıma endişeyle bakıyordu. Onu görünce gelen rahatlık hissiyle anında yanıma çöken bedene hızla sarılmış bir süre içimi dökercesine ağlamıştım.

İçimde hâlâ karamsar fikirler gezmeye devam etsede artık daha rahat hissediyordum. Jisung ile ilk tanışmamızda birbirimizden pek hoşlanmıyor hatta sürekli birbirimizle uğraşıyorduk ama kardeşim gibi hissettirmesi çok zaman almamıştı. Beş yıldır birlikteydik, ortaokulda tanışmış lisede de kopmamıştık.

Ona kısaca olanları anlattığımda başta Minho'nun uyuşturucu kullanmasına sonra benim yaptıklarıma şaşırmıştı. Yüz ifadesinden bile onunda durumun vahim olduğunu düşündüğü belliydi.

"Oğlum dilim tutuldu sanki. Üç yıl durdun durdun şimdi patlayasın mı tuttu? Gerçi sen de haklısın kim sevdiği insanı o halde görse dayanamaz da... Ayrıca Minho'nun gerçekten kendine zarar verdiğine inanamıyorum bu kadar insanlardan uzak olmasını anksiyetesi vardır diye falan yorumlamıştım."

"Ne yapacağım Jisung? Şimdiye kadar reddedilmekten korktum. Şimdi açıkça reddedildim ama bundan çok Minho'yu nasıl kendinden koruyabileceğimi düşünüyorum. Bu kez ben engel oldum ama başka bir gün ya olamazsam ya bir gün gün kötü bir haber alırsam ya- ya ölüm haberini alırsam. Düşüncesi bile kalbimi parçalıyor sanki. Tanrım..."

Jisung'un birden omzuma sağlam bi vuruş patlatıp ayağa fırlaması beklediğim bir tepki değildi tabii. Sert vuruşun etkisiyle sağa devrilirken ayakta bana bakan Jisung heyecanlı gözüküyordu.

In Love•° HyunHoDonde viven las historias. Descúbrelo ahora