°•8•°

519 56 28
                                    

İyi okumalarr~

Hyunjin:

Dün çıkışta Jisung beni kolumdan sürükleyerek zorla Minho'dan ayırmak zorunda kalmıştı. Çünkü Minho bana sevimli sevimli gülümserken onu kendi rızamla bırakıp gitmem ihtimal dahilinde bile değildi.

Bir gün öncesi kabus gibi geçerken dün hayatımın en güzel günü olabilirdi. Şaka gibiydi ama Minho bana alışmıştı. Artık benimle konuşuyor, yanımda duruyor bana o kusursuz gülümesemesini sunuyordu. İki gün önce anca rüyamda göreceğim şeylerdi bunlar. Şimdiyse okula giderken ağzım kulaklarımdaydı.

Sınıfa girdiğimde sırasında uyuyan Minho'nun yanına oturup rahatça onu izlemek mucize gibiydi. Daha da iyisi ise onun uyandığında bana gülümsemesiydi. Ben zaten yüzümden düşmeyen gülümsememi daha da büyüttüm karşılık olarak.

Kısa bir süre konuşmuş ardından beraber bahçeye inmiştik. Dolanırken her konudan az çok konuşuyorduk. Farkettiğim şey ise soru onunla ilgili olduğunda konuyu değiştirmesiydi. Yarım saat kadar konuştuğumuzda hâlâ onun hakkında bir şey bilmiyordum. Ben kendimden az çok bahsetmiş ve elimden geldiğince Minho'yu güldürmeye çalışmıştım.

Sınıfa geri gitmiş günün geri kalanını aynı dün olduğu gibi güzel geçirmiştik. Arkadaşlarımla iyice samimi olması mutluluğuma mutluluk katıyordu sanki. Minho'nun numarasını almış onu sohbet grubumuza eklemiştik. Mesajları okusada kendisine bir şey sorulmadığı sürece nadir cevap veriyordu.

Günümüz dünkü gibi geçmişti ama sanki ben her dakikasında başka bir dünyaya açmıştım kendimi. Minho sevdiği ya da sevmediği şeylerden bahsederken, daha önce görmediğim bir mimik yaparken bambaşka bir mutlulukla doluyordum.

Son ders gelip çattığında yine ondan uzaklaşacak olmanın hüznüyle dolmuş tüm ders sanki sonraki saatlere stok olsun diye gözlerimi yüzünden ayırmamıştım. Minho sanki ona bakmıyormuşum gibi ders dinlemeye çalışırken ara sıra gözleri bana dönüyor gözgöze geldiğimizde utangaç bir gülümsemeyle gözlerini kaçırıyordu. Onun sevimliliğiyle yüzümden düşmeyen sırıtışım mümkünmüş gibi daha da büyüyordu.

Zil çaldığında sanki duymamış gibi telaşla gözlerimi kapattım. Tamam kesinlikle ucuz ve kanmayacağı bir numaraydı. Ama ne yapayım gitmek istemiyordum. Keşke okulu ikimizin üstüne falan kitleseler bir hafta da gelmeseler. Minho topladığı çantasını kucağında tutarken ben kalkmadan kalkamayacağı için bana dönmüştü. Bunu görmek için gözlerimin açık olmasına ihtiyacım yoktu günlerdir hep aynı şeyi yapıyordu.

"Hyunjin uyumadığını biliyorum... Kalkar mısın?"

Yoo uyuyordum ben bir kere.

Bıkkınlıkla derin bir nefes almıştı. Kırıcı.

"Hyunnie kalk hadi~" Beni kırıp geçecek bir sevimlilikle konuştuğunda az daha tuzağa düşüyordum. Kalktığımda yanaklarını ısırmama izin vermeyeceğine göre kalkmam için bir sebep yoktu.

Biraz daha sessizce durduğunda ne yaptığını merak ederek tam gözlerimi açacakken omzumda hissettiğim el ile durdum. Ardından yanağımda hissettiğim minik dudaklarla gözlerim benden bağımsız fal taşı gibi açıldı. ÖPTÜ MÜ O BENİ!? Şaşkınlıkla doğrulmuş ona bakarken o kızarmış yanaklarıyla gözlerini benden kaçırıyordu.

"Minmin!?"

"Öptün mü sen beni!?"

"Sen basbayağı öptün beni!"

"O minik bebiş dudakların beni öptü az önce!"

"İMDAT!"

Kendimi atlatamadığım şokla oturduğum sandalyeye baygın konumda bıraktığımda Minho ellerini iki omzuma koymuş beni sarsmaya başlamıştı.

In Love•° HyunHoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin