°•18•°

501 54 83
                                    

Bölüm pek içime sinmedi biraz boş bi bölüm şahsen ama yine dee

İyi okumalarr~

Minho:

Ben ne kadar utansamda Hyunjin'in kucağında oturmaya devam ederken, gelen üçlü çoktan sedyedeki boşluklara yerleşmiş poşetteki sütlerden alarak kurabiyelerden yemeye başlamışlardı. Bunların hepsi beni güldürürken Hyunjin arakadaşlarının gelmesinden pek hoşnut değil gibi görünüyordu.

"Burada olduğumuzu kim söyledi size?"

Ağzımdaki kurabiye parçasını çiğnemeye devam ederken aynı merakla ben de onlara döndüm.

"Siz kantine gelmeyip mesajlara cevap vermeyince merak edip sınıfa uğradık. Revire gittiğinizi söylediler. Kime ne olduğunu bilmediğimizden korktuk da geldik ama pek bir keyfiniz yerindeymiş. Hem kurabiyeleri hem Minho'yu götürüyor ırz düşmanı."

Seungmin'in son cümlesine ben kahkaha atarken Hyunjin arkadaşlıklarını sorguluyor gibiydi. Hepsini çok seviyordum ama Seungmin bana farklı şeyler hissettiriyordu. Sanki hiç doğmamış kardeşimi bulmuşcasına bir hızla ısınmıştım ona. Sevimli yavru köpek suratının altındaki sinsi ve korumacı kişiliği beni eğlendiriyordu.

"Bana bak git Changbin'e mi asılıyorsun ne yapıyorsan yap minişimden uzak dur. Hain sinsi köpüş."

Hemen yanımızda oturan Seungmin dil çıkararak yanıt vermiş ardından diğer uçta oturan Changbin'e öpücük atmıştı. Changbin bir süre kitlendikten sonra geriye düşüp sırtı duvara çarpınca endişeyle yerimde sıçrasamda diğerlerinin sadece göz devirmesiyle şaşkın bakışlarımı Hyunjin'e çevirdim.

Hyunjin sadece 'bir şey yok' der gibi başını iki yana sallamış ardından burnuma bir öpücük kondurmuştu. Kızaran yanaklarımla istemsizce konudan kopmuş başımı eğmiştim. Aynı zamanda Hyunjin'in ağzına yediği tokatla şok olurken bakışlarımı kaldırıp tokadın sahibi Seungmin'e baktım.

"Haketti pezevenk. Evlenmeden olmaz dedim elli kere."

Ben Seungmin'e gülerken Hyunjin yapmacık bir sinirle ona bakarak daha çok gülmeme sebep oluyordu.

"Kudur hain. Minho da beni öptü bir kere, hem de dudağımdan."

Anın heyecanıyla söylediklerine ikimizde şaşırmış birbirimize bakmıştık. O ne dediğini fark edince elini alnına vurarak küçük bir küfür mırıldanmıştı.

"Hay çenemin yayını sikeyim."

"Çok pardon da... NE?!"

Şokla kendine gelen Changbin'e döndüğümde tepkisi daha çok utanmama sebep olurken Hyunjin'in omzuma sağlam bir yumruk attım. Acıyla inlerken omzunu tutmuş bana özür dileyen bakışlarla bakmıştı. Çok utanç verici!

"Neyse işte... Evet öyle bir durum yaşanmış olabilir. Bir daha yaşanadabilir. Hyunjin'in çenesinin gevşekliği sağ olsun bir daha olunca da duyarsınız zaten."

İmalı sesim ve gülümsememle Hyunjin'e döndüğümde utangaç bir gülümsemeyle baktı bana.

"Ulan şerefsiz daha dün ağlıyordu bir de Minho beni sevmiyor diye. İyi ki sevmiyormuş kardeşim sevse ne olurdu acaba."

Jisung'un söyledikleriyle istemsiz üzülmüş tekrar bu sefer özür diler gibi bakmıştım kucağında olduğum gence. Bende ki bu rahatlık neydi Tanrı aşkına?! Yıllardır çocuğa çektirmediğim kalmamış şimdi utanmadan kızıyordum sanki hakkım varmış gibi!

"Gerçekten ağladın mı?"

"Birazcık..."

Kontrollü çıkan sesi dudaklarımı büzmeme sebep olurken uzanıp çenesinin ucuna kendimi affettirmek ister gibi bir öpücük kondurmuştum. Hyunjin'in tüm bedeni anında kasılırken umursamadan göğsüne yaslandım.

In Love•° HyunHoWhere stories live. Discover now