°•36•°

490 44 205
                                    

tw:ölüm/intihar

Ayrıntıya girmedim ama yine de etkileneceğini düşünen varsa diye uyarmak istedim

11 yıl önce:

"Anne! Anne..?" Küçük çocuk kısa bacaklarıyla koca evi dolaşarak annesini ararken aynı zamanda kulağına dışarıda kopan fırtınanın sesleri ilişiyor korkudan dolan gözlerine engel olup cesur olmaya çalışıyordu. Büyümüştü o bir kere! Çizmeli Kedi gibi çok cesur bir kahraman olacaktı... Annesi olabileceğini söylemişti...

"Küçük bey? Sonunda buldum sizi. Benimle gelin lütfen." Minho çekingence hizmetçinin ona uzattığı elini tutarken kadının yönlendirmesiyle merdivenleri çıkmaya başladılar.

"Nereye gidiyoruz..?" Bu evde annesi dışında herkes o yokmuş gibi davranırdı bu yüzden birden böyle bir şey yaşanması onu istemsizce endişelendirmişti.

"Terasa gidiyoruz efendim."

Minho yüzüne yayılan tebessümle rahatladı. Demek annesi terastaydı, tabii ya! Annesiyle beraber terasta vakit geçirmeyi çok severdi Minho... Annesi güzel havalarda onlara güzel bir piknik hazırlar Minho'nun en sevdiği damla çikolatalı kurabiyeleri hiç eksik etmezdi. Kötü havalarda bile geniş terasta kendilerine eğlence bulabilirlerdi. Minho bu kocaman evde en çok terası seviyordu. Nasıl sevmeyebilirdi ki?! Evden çıkartılmayan bir çocuk olarak en güzel anılarını terasta yaşamıştı... Kendini en çok orada özgür hissediyordu...

Sonunda terasa geldiklerinde hizmetçi kadın Minho'nun küçük elini bırakarak sürgülü kapıyı açmış kendisi içeri girmeyerek yana çekilmiş Minho'nun girmesini beklemişti. Onun da içeri gireceğini düşünen Minho kapının arkasından kapanmasıyla şaşırırken geniş, gece karanlığına bürünmüş terasta ilerlemişti annesini görebilmek adına.

Sadece annesini görmeyi beklerken gördüğü kalabalık onu ürkütürken irkilerek bir iki adım geriledi minik ayakları. Annesi buradaydı, evet ama iki yanındaki iri yarı adamlar onu sıkıca kollarından tutmuş her şeyden çok sevdiği annesini ağlatmışlardı. Onlar annesini çok sıkı tuttuğu için canı yanıyor sandı küçük çocuk. Ama annesi o an kendi için tek bir damla bile göz yaşı dökmüyordu. Tek derdi biricik oğluydu. Bir mucize olması için yalvarıyordu içten içe...

Minho ilk şoku atlattığında gözleri balkondaki diğer insanlarda dolaştı. Babası da buradaydı... Ve iki kaba saba adam daha vardı. Neler olduğunu kavrayamıyordu çocuk içine dolan korku ve endişeyle annesine koştu, sıkıca sarılmak istedi ona. Annesi onu korurdu her şeyden, değil mi? O da annesini korurdu hem...

"Minho git buradan bebeğim. Anne gelecek yanına tamam mı? Ama şimdi senin gitmen gerek..." O annesine ulaşamadan boştaki koca adamlardan birinin onu tutmasıyla korkusu iyice artmış annesinin endişeli haykırışlarınında etkisiyle ağlamaya başlamıştı.

Onu tutan adam neredeyse sürükleyerek onu babasının önüne attığında küçük çocuk uzun adamı görmek için başını kaldırdı. Babasından hep korkmuştu şimdiye kadar ama sorgulamamıştı hiç, bütün babalar böyledir belki diye düşünür avuturdu kendini. Hiç arkadaşı olmadığı için bilmiyordu, soramamıştı kimseye...

Uzun adam yavaş hareketlerle tek dizinin üstüne çökerek çocukla aynı boya geldiğinde annesinin yaptığının aksine iyi hissettirmeyen bir şekilde saçlarını okşamaya başladı koca el. Minho ne olduğunu anlamadan sessizce gözyaşlarını akıtıyor burnunu çekiyordu. Ses çıkartırsa babası kızardı...

"Minho... Anneni seviyor musun oğlum?"

Beklemeden başını aşağı yukarı sallayarak onayladı onu. Nasıl bir soruydu bu? Nasıl sevmezdi ki annesini?

In Love•° HyunHoWhere stories live. Discover now