°•34•°

310 42 110
                                    

Uzun zaman sonra tekrar merhabalar djnejsnskzndkdn

Öncelikle müneccimimiz haklıymış (yine)

İkinci olarak bu bölümü okurken minhonun amacının hyunla olan bağları tamamen kopartmak ve onun kendisini atlatmasını sağlamak olduğunu unutmayalım.

Yani bütün kapıları kapatmak için uğraşıyor (çok sövmeyin bebeğime)

İyi okumalarr

Minho:

"Ben onun iyileşeceğine inanıyorum..."

"Sanırım artık bende inanıyorum..." Çünkü sen girdin artık onun hayatına...

"Baksana nasıl iştahlı yiyor!" Kliniğe geldiğimizde kedinin durumu hakkında hekimlerle konuşmuş hiç yemek yemediğini öğrenmiştik. Her türlü kuru mama, yaş mama ve ödül mamaları önüne konulmuş ama hiçbirinde koklamaktan öteye geçmemişti. Bunu duyar duymaz yüzüm düştüğünde Hyunjin benim kedinin yanında kalmamı iki dakikalığına gidip geleceğini söylemişti. Onu dinleyip kedinin yanına gitmiş, yoğun bakımın kapağını açarak tüylerini okşamaya başlamıştım. Hyunjin ise elinde ödül mamasına benzer bir mamayla içeri girmiş, önce kediyi benim gibi sevip okşayarak kendine alıştırmış ardından mamayı kendi eliyle yedirmeye başlamıştı. Kedi başta yanaşmasa da sonradan pes etmiş şimdi ise bepimizi şaşırtan bir iştahla yiyordu.

"Ona bir isim koydun mu?"

"Hayır... Hiç aklıma gelmedi."

"Bence koymalısın..."

"Şart mı?"

"Şart diyemem ama bence gerekli."

"Sen koymuş muydun?"

"Kime? Kurtarmak istediğim kişiye mi?"

"Hmhm..."

"Tabii ki! Unuttun mu hemen..? Kedişim?"

Onun ağzından bu kelimeyi duymak aldığım nefesin hızla ciğerlerime çekilmesine neden olurken gözlerimin dolmasına engel olamamıştım o da gözlerindeki özlem dolu hüzünle bakıyordu bana. Tanrı aşkına... Ne yapacaktım ben bu çocukla? O her şeyiyle bu kadar mükemmelken, tüm varlığıyla beni kendine çekerken nasıl onsuz bir hayata adım atabilirdim?

・●・○・●・

Bir süre sanki aramızda yaşanan her şeyi unutmuşcasına sohbet ederken günler sonra gerçekten nefes aldığımı hissetmiştim. Yarım saatlik havadan sudan bir konuşma bir insana ancak bu kadar iyi gelebilirdi... Şimdi ise klinikten çıkmış anlaşmış gibi nereye gittiğimizi bilmeden yürüyorduk sessizce. Keşke onunla yürüdüğüm bu yol özgürlüğe çıksaydı.

"Jisung..." Söylemekle söylememek arasında kalmış da tam söyleyecekken tekrar vazgeçmişcesine sesi içine kaçtığında hafif bir gülümsemeyle ona döndüm. Görmeyi beklediğim yüz ifadesi kesinlikle böylesine sıkıntılı bir ifade değildi.

"Ne olmuş Jisung'a?" Yine duraksadığında yere eğik gözleri bir anlığına bana dönmüş göz göze geldiğimiz anda kaçarcasına tekrar yere dönmüştü. Neyi söylemeye çekinmişti ki bu kadar?

"Jisung senin başka birinden hoşlandığına inanmıyor. Ya da senin beni sevmediğine de inanmıyor... Senin başka bir sebep yüzünden bana yalan söylemek zorunda kaldığını düşünüyor."

Hiçbir soru ifadesi içermeyen sözlerine karşın gözleri büyük soru işaretleri ve onların ardından gizlice bana bakan umut taneleriyle doluydu. Her konuda saf olan Jisung'un iş bana gelince zeka küpü kesilesi tutmuştu. Gerçi düşününce bu yalanlara Hyunjin'den başka gerçekten inanan birisi olduğundan emin değildim.

In Love•° HyunHoWhere stories live. Discover now