°•17•°

534 57 58
                                    

İyi okumalarr~

Hyunjin:

Minho'nun ders dinleyecek hali olmadığını farkettiğim için kolundan tuttuğum gibi revire getirmiştim. Boş revire girdiğimizde Minho sedye tarzı yatağa oturup sırtını duvara yaslamış bacaklarını aşağı sarkıtmıştı. Ben yandaki sandalyeye oturacakken eliyle yanını patpatlayıp beni çağırdı. Yani sanırım. İşaret parmağımı kendime çevirip ben mi der gibi bir işaret yaptığımda yorgun bir gülümseme eşliğinde başını sallayarak onayladı beni.

Ne olur ne olmaz arkamda başka biri var mı diye kontrol ettiğimde tembel bir kıkırdama bırakmıştı odaya. Yüzümdeki şaşkınlığı atamamış bir ifadeyle yanına oturdum. Beklemediğim bir anda biraz uzağa kayarak başını bacaklarıma koymuş yüzünü dizlerime doğru dönerek cenin pozisyonu almıştı. Hepten ufalan vücudu kalbimi çarpıtıyordu.

Bir cesaret elimi saçlarına koyup yavaşça okşamaya başladım. O hafifçe yanağını bacağıma sürterken sevimliliği yüzünden çığlık atmamak için dişlerimi sıkıyordum resmen. Bir süre böyle sessizce oturduk. Ben onun yan profilini izlemeye dalmışken dönüp düz yatmış gözlerini gözlerime sabitlemişti.

"Anlatmak ister misin Minho? Seni bu kadar üzen yıpratan şeyi bana anlatırsan yardım etmek için her şeyi yaparım."

Gözlerini benden ayırmadan kafasını usulca iki yana salladı.

"İstemiyorum."

"Ama-"

Fısıltıyla çıkan sesine itiraz edecekken usulca kalkan elinin parmak uçları alt dudağıma değdiğinde sözlerime devam edemedim. Gözleri dikkatle yüzümde geziyordu her ayrıntısını inceler gibi. Parmak uçlarınıda zarifçe yüzümde dolaştırıyordu.

Yanağımda tüy misali hafif bir yol çizerek şakağımdan alnıma çıkmış burun hattımdan aşağı inerken elini kaldırıp işaret parmağıyla hafifçe burnumun ucuna vurmasıyla istemsizce gülümsemiştim. O da zayıf bir tebessümle bana eşlik ediyordu.

Bir elim saçlarını yavaşça okşamaya devam ederken boştaki elimle onun bileğini kavrayıp minik bir öpücük kondurduğumda dudağımda hissettiğim kabarıklıkların ince derinin altındaki damarlar olmadığını farkedince istemsiz bir yaş süzülmüştü gözümden. Nasıl farketmemiştim daha önce?

Dudaklarımı ayırıp bileğindeki ince çiziklerde gözlerimi gezdirdim. Diğer elimi saçlarından ayırıp kazağının koluna atmış dirseğine kadar sıyırmıştım. Yer yer ince çizikler dikkatimi çekerken az önce akan gözyaşım yalnız kalmamıştı. Dudağımı tek tek, dikkat edilmediği sürece fark edilmeyecek, silinmeye yüz tutmuş izlerin üstüne bastırırken teninden yayılan kokuyu ciğerlerime çekiyordum.

Boştaki elini dizime yaslayarak doğrulmuş kalçasını biraz geri alarak bana yakınlaşmıştı. Alt vücudu sağ tarafımdayken yüzü sol tarafımda kalıyordu şimdi. Dudaklarını ıslak yanağıma bastırdığında refleks olarak ona dönmemle burun buruna geldik. Nefeslerimiz birbirine karışırken gözlerim istemsizce dudaklarına kaydığında hafifçe bana yaklaşıp dudaklarımızı tekrar bastırmış bu sefer hareketsiz kalmak yerine dolgun alt dudağımı dudakları arasına alarak usulca emmeye başlamıştı. Cennetteydim sanki. Öylesine gerçeküstü geliyordu ki dudaklarımda dans eden yumuşacık dudaklar... Sonunda delirmiştim herhalde. Bu his beni hem yaşatabilir hem öldürebilirdi.

Ona eşlik ederek üst dudağını emmeye başlasamda aklımdan geçen düşüncelerle istemesemde yavaşça ayrıldım ondan. Bana anlamaz gözlerle bakarken yanağını avuç içime alıp baş parmağımla okşamaya başladım.

"Duygusal olarak bir boşluktasın Minho. Şu an hislerini doğru yorumlayamıyor olabilirsin. Sen biraz toparlanıp kendinden emin olana kadar yanında sana aşık bir arkadaş olarakta kalabilirim. Acele etmeyelim."

In Love•° HyunHoWhere stories live. Discover now