°•20•°

464 59 54
                                    

İyi okumalarr~

Minho:

Ertesi gün öğle arasında kantinde otururken tüm gözlerin bizde olduğunu açıkça söyleyebilirdim. Paranoya değildi bu. Gerçekten bize bakıyorlardı. Çünkü yanımda oturan Hyunjin sanki kaçacakmışım gibi kollarını sıkıca bana sarmış etrafa garip bakışlar atıyordu. Şapşal gelincik...

"Hyunjin, ne yapıyorsun Tanrı aşkına?! Kaçmıyorum bir yere kemiklerimi kıracaksın. Ayrıca tip tip bakma millete meydan dayağı yiyeceğiz senin yüzünden..."

Bakışları bir anlık bana dönsede beklemeden işine devam etti. Ne yapıyorsa artık...

"Kedişim sen bilmiyorsun tabii bunların hepsinin gözü var sende. Manyak pis sapık hepsi." Şok olmuş bir şekilde ona baktığımda bana sarılı olan kolları dışında ilgisinin üstümde olduğunu söyleyemezdim.

"Saçmalama Hyunjin. Herkes beni senin gözünle görmüyor. Kimsenin gözü falan yok bende."

"Sana aşık olduğumu dillendirmen çok hoş bir tanem ama bunlar cidden sapık."

"Nerden çıktı bu?"

"Gel ben anlatacağım sana." Etrafımdaki sıkı kollarıyla ayağa kalkmış benimde onunla kalkmama neden olmuştu. Tek sorun ayaklarımın yere basmamasıydı...

O üstümüzdeki 'ne yapıyor bu deliler?' bakışlarını umursamadan yürürken tuvalete gelmiştik. Beni sonunda yere bıraktığında kollarımı çaprazlamış açıklama bekler gibi ona bakmaya başlamıştım. Utangaç bir tavırla ensesini kaşırken nasıl açıklayacağını düşünüyor gibiydi.

"Şimdi şöyle... Ben henüz sana açılmamışken Jisung tesadüfen bir şey bulmuş..."

"Nasıl bir şey?"

"Okulda sana fan club açmışlar resmen. Kızlı erkekli oturup grupta senin hakkında salak salak konuşuyorlarmış o geldi aklıma. Sen minicik bir kedişsin, onların aklından ayıp ayıp şeyler geçiyor ama..." Çocuk gibi konuşarak onları bana şikayet ediyordu resmen. Yiyesim vardı suratını. Ben bu kadar saf ve tatlı bir sevgiyi hakedecek ne yapmıştım?

Kollarımı boynuna dolamış yüzümdeki gülümsemeyi durduramazken dudaklarımızı birleştirmiştim. İlk önce şoktan bir şey yapamasada alt dudağını dudaklarım arasına aldığımda kollarını belime sarmış bana karşılık vermeye başlamıştı. Diğer öpüşmelerimizden farklı bir his veriyordu. Daha yavaş ve daha arzu dolu bir öpüşmeydi. Belimdeki kollarını iyice sıkılaştırıp bedenlerimizi birbirine yapıştırdığında titrek bir nefes aldım istemsizce.

Sonunda ayrıldığımızda ikimizde nefes nefeseydik. Yüzlerimiz hâlâ çok yakındı ve bir an dilim tutulmuştu sanki karşımdaki adamın çekiciliğine. Her zamanki tatlı ve sempatik yüz ifadesinin yerini kararmış gözleri ve ciddi ifadesi almıştı.

"Sende beni sadece minik bir kediş olarak görmüyormuşsun demek ki... N'oldu Hyunjin-shi aklından ayıp ayıp şeyler mi geçti yoksa?" Alaylı sesime alaycı bir sırıtışla karşılık vermişti. Ama gözlerindeki bakış hâlâ bacaklarımın hissizleşmesine neden olacak kadar derindi...

"Ben senin hakkındaki düşüncelerimi kontrol altına almak için kaç yıl uğraştım Minho senin haberin var mı? Ne yapacağım şimdi? Hareketlerinizin bir sonucu var Minho-shi... Sorumluluk alacak mısınız?"

"Ne sıfatla alacağım böyle hir sorumluluğu? Neyinim ki ben senin?"

Yüzündeki ifade donduğunda mesajı aldığına emin olmuştum. Şaşkınlıkla birkaç kere gözlerini kırpıştırdığında yüzümdeki gülümseme büyümüştü.

In Love•° HyunHoOù les histoires vivent. Découvrez maintenant