BÖLÜM -21- ''Sıra sana geldi''

9.1K 357 21
                                    

Multimedya da Alya'nın değişimden sonraki fotoğrafı var arkadaşlar. Keyifli okumalar...

Uzun uğraşlar sonucunda nihayet annemi ikna edebilmiştik. Her ne kadar içinden gelerek olmasa da bizim fikirlerimize her zaman saygı duyduğu için kabul etmişti. Tabi bu izinden sonra ki Gülay'ın mutluluğu paha biçilemez. Demek ki kızın hiç ümidi yokmuş izin alabileceğine dair. Bu kadar sevindiğine göre...

Ama sonuç olarak annemin onayını almıştık ve hemen hazırlanıp ertesi gün yola çıkmıştık. Yanımızda bizi bir süre idare edebilecek kadar para vardı fakat en kısa sürede part-time bir iş bulmalıydık.

Yolculuğumuz bittiğinde ve Ankara'ya ayak bastığımızda yaşadığım bütün kötü olaylara rağmen bu şehri özlediğimi hissettim. Tabi arkadaşlarımı da çok özlemiştim ama onların karşısına Alya olarak çıkamayacak olmam beni çok üzüyor. Yine de bir amacım var ve bu kadar fedakarlığıma umarım değer diye düşünüyorum. Umarım değer ve umarım sizin de en az benim kadar canınız yanar!

Yolculuk bizi yormuştu. Henüz bir evimiz olmadığı için Ulus' ta küçük bir otel bulup iki kişilik bir odaya yerleştik. Ama yarın kalkar kalkmaz bir ev bulmalıydık. Yoksa yanımızdaki paranın bize uzun süre yateceğini sanmıyorum.

Otel odamıza çıktığımızda valizleri boşaltma gereği duymadık. Sonuçta en kısa süre de buradan ayrılacaktık. Sırasıyla ikimizde duş alıp direk yataklarımıza yattık. Yattığımız gibide uykuya daldık.

Ertesi gün gözlerimi açtığımda önce saate baktım ve bakmamla birlikte yataktan bir metre yukarıya sıçramam bir oldu. Saat 14.00 ... cidden bu kadar uyumuş olamayız değil mi. Tam tamına on yedi saat... yok artık !

''Gülaaayyy, Gülaayy kalk kız Gülaayyy ''

''Abla gözünü seveyim ya. Trabzon da ayrı , Ankara da ayrı. Bir huzur ver ne olursun''

''Kalk ya kalk. Delirtme beni on yedi saattir uyuyoruz. Biz buraya uyumaya mı geldik. Kalk da icraatını görelim'' dememle birlikte kardeşimin gözleri kocaman açıldı.

''Nasıl on yedi saat ya. Saat kaç ki?''

''Saat 14.00 canım. Öğleni çoktan geçmiş. Hadi bakalım kaldır kıymetlini. Yapacak çok iş var''

''Tamam tamam haklısın abla. Hemen hazırlanalım yürü'' deyip yataktan atlamasına kahkahalarla güldüm. Sanki az önce mızmızlanan bendim!

Otelden çıktık ve ilk önceliğimizi eve verdik. Sonuçta otel odalarında nereye kadar kalabilirdik. Akşama kadar aradık durduk. İlk tercihim tabi ki Ferit'in evine yakın bir yer olması olduğu için aramaya oradan başladık. O muhiti iyice aradık taradık. Baktığımız evler ya kalınamayacak kadar kötü durumdaydı ya da kirası bizim ödeyemeyeceğimiz kadar fazlaydı. Artık ümidi kesip otele geri döneceğimiz sırada gözüme bir kiralık ev ilanı daha çarptı.

''Gülay bak bir tane daha var. Hadi buna da bakalım''

''Off abla off. Ayaklarıma kara sular indi yaa''

''Oflama kız yürü hadi. Bu son söz. Olmazsa otele dönüyoruz''

''Tamam o zaman hadi. Ama bak olmazsa dönüyoruz ona göre ,söz verdin ''

''Tamam tamam''deyip ilanın üzerinde ki numarayı aradım ve evi bize gösterecek olan kadını beklemeye başladık. Nihayet kadın geldiğinde ve evi gösterdiğinde sevinçten bayılabilirdim. Ev tam bize göreydi. Kutu gibi iki odası ve bir salonu vardı ki zaten bizde büyük bir şey istemiyorduk. Kira konusunda da pazarlığımızı yaptıktan sonra kaporamızı verip evi tuttuk. Tabi ki otelden kurtulacağımız için memnundum. Ama Ferit'in evine komşu olması da cabası. Aramızda üç-dört bina vardı. Bu durum karşılaşmamıza tesadüf süsü verebilirdi. Hahh aklımı seveyim aklımı!

Kalacak yer sorununu da halletmiş olmanın verdiği rahatlamayla tekrar otele dönerken yol üzerindeki bir ikinci el eşya satan dükkana da uğradık. İşimize yarayacak olan birkaç beyaz eşya, temizinden iki kanepe, iki baza ve iki tane de yatak aldık. Yarın teslim edecekleri saati ve adresi de verip otele döndük.

***

Ertesi gün valizlerimizi alıp yeni evimize gittik. Temizliği yeni bitirmiştik ki eşyalarımız geldi. Odaları paylaşıp yatakları odalarımıza yerleştirdik. Daha sonra kanepeleri de salona karşılıklı koyduktan sonra mutfağa geçtik. Ocak ve buzdolabını da güzelce temizleyip yerleştirdikten sonra sıra içini doldurmaya gelmişti. Tabi birkaç kap kacakta almak lazımdı. Eee salonda televizyonsuz olmazdı haliyle... Tekrar dışarı çıkıp son ihtiyaçlarımızı da aldıktan sonra evimiz artık yaşanacak bir yer durumuna gelmişti. Salona geçip etrafı süzdüğümüzde ne kadar yorgun olduğumuzu bile unutup sevinçle birbirimize sarılmıştık. Artık kutu gibi bir evimiz vardı. Çok lüks bir yer değildi ama olsun. Bizimdi sonuçta...

Geriye sadece yarım zamanlı bir iş ayarlamak kalmıştı. Onuda en kısa zamanda hallettikten sonra değmeyin keyfimize.

Bu günün de yorgunluğuyla birlikte nerede ne ara sızdığımızı bilemedik. İkimizde kanepelerin üzerinde uyuyakamıştık. Odalarımıza gidecek dermanımız bile kalmamıştı. Ama değdi doğrusu...

***

Önümüzdeki bir hafta da iş arayarak geçmişti. Ve arayışlarımızın sonunda Gülay bir kafede akşam saat 18.00 ile 22.00 arası part-time bir iş bulmuştu. Garsonluk yapacaktı. Ben ise bir avukatın yanında ona muhasebe işlerinde yardımcı olmak ve bürodaki işlerini düzenlemek üzere haftada 2 gün olmak üzere çalışabileceğim bir iş bulmuştum. Pazartesi ve cuma günleri çalışacaktım. En yoğun günler onlar oluyormuş ve tek başına yetişmekte zorlandığı için bir yardımcıya ihtiyaç duymuş. Ne diyebilirim ki tam benlik işte. Hem ev masraflarını çıkartırım hem de anneme fazla yüklenmemiş oluruz. Bundan iyisi Şam'da kayısı...

Bütün işlerimi sırasıyla yoluna koyduğuma göre sıra sana geldi demektir Ferit. Ahh beni çok özledin biliyorum. Artık bende bu hasrete daha fazla dayanamayacağım! Belki de yarın seninle küçük bir karşılaşma ayarlamalıyım!

Şah-Mat (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now