BÖLÜM -40- ''İçimde Bir Sıkıntı Var!''

5.1K 254 35
                                    

(Ferit'in ağzından)

Bu Ezgi denen kız tekrar yanıma gelip konuşmak istediğinde sinirlerimin gerildiğini hissettim.  Her ne kadar daha önceki oyun benim fikrim olsa da, yine de Ezgi denen kız midemi bulandırıyordu. Gördüğümde tüylerimin diken diken olmasına engel olamıyordum nedense.

''Konuşmamız gerek Ferit YILMAZER'' dediğinde yüzündeki ifadeye baktım. Bakışlarındaki bu soğukluk ve hırs benim bile içimi ürpertiyordu. Kız bildiğin dişi şeytan!

''Ne konuşacağız, seninle bir ortaklık yaptık ve bitti. Başıma musallat olmayı düşünmüyorsun değil mi?'' Dediğimde yüzünü buruşturdu ve

''Hayır canım tipim değilsin.  Ayrıca da sana bayıldığım için gelmedim yanına'' diye cevap verdi.

''O zaman derdin ne kızım senin? Böyle sabah sabah yollarımı gözlediğine göre''

''Evet, malesef ki acil durum''

''Dinliyorum?'' Diye soruyla karışık bir tepki verdim aslında. Bu kadar acil olan neydi merak ediyorum. Umarım Alya'nın canını yakacak bir şey yapmamıştır.

''Yeni bir plan yapmamız gerek Ferit'' dediğinde

''Sebep?'' Diyerek bir soru yönelttim tekrar.

''Çünkü Alya geri döndü ve planınız ters tepti. Karşı atak yapmalıyız. Alya Erkan'la beraber ve ben bu durumdan çok rahatsızım.'' diye cevap verdi. 

''Rahatsızsan sen rahatsızsın kızım benden ne istiyorsun. Yürü git başımdan ve ne halin varsa kendin gör'' deyip gitmeye yeltendiğimde bana mani oldu ve

''Alya'yı geri istediğinin farkındayım. Bende Erkan'ı istiyorum.'' Diye tısladı dişlerinin arasından.

''Alya'yı istediğimi de nereden çıkardın?'' Dedim.

''Bakışlarından yeterince anlaşılıyor zaten Ferit YILMAZER.  Uzatma da söyle. Bu işte benimle misin?'' Diye sorup benden cevap beklediğinde bir süre düşündüm. Ezgi ile daha önceki iş birliğim yüzünden Alya'yı tamamen kaybetmiştim. Bu yüzden tekrar ondan yardım almak istemiyordum ama yine de çıkarlarımız ortaktı. Tam bir kararsızlık içindeydim ki, bütün sinirlerimin tepeme çıkmasına sebep olan o manzarayı gördüm.
Karşımda Erkan'a aşkla bakan bir Alya vardı... O gözler bir zamanlar benim için öyle parlıyordu ama şimdi o piç'e bakıyor. Yumruğumu sıkarak yatışmaya çalıştım ve o saniye kararımı verdim.

''Pekala Ezgi, seninleyim!''

***

(Yeniden Alya'nın ağzından)

Karşımdaki pislikleri görmezden gelmeye çalışsamda başarılı olamıyordum. Bu yüzden bir süre sonra Erkan'a baktım ve

''Kalkalım mı artık?'' Diye sordum. Neden öyle söylediğimi anladığı için itiraz etmedi ve

''Peki aşkım, nasıl istersen'' deyip ayağa kalktı. Elimi tutup oradan uzaklaşmaya başladığımızda içime yine o güven duygusu gelip oturmuştu. Ezgi ve Ferit'in bizi ne yaparlarsa yapsınlar ayıramayacaklarını biliyordum. Ama yine de saçma sapan oyunlara maruz kalmak istemiyordum.  Sınıfın kapısına geldiğimizde sıkı sıkı sarıldım sevgilime. Sanırım nefes almak gibi bir şey olmuştu Erkan benim için.  Yeniden birisine bunları hissedebildiğim için mutluyum. Umarım bu mutluluğum daim olur...

Vedalaşıp ayrıldığımızda sınıfa geçip sırama oturdum.  Benden biraz sonra da Ezgi girdi sınıfa. Onu görmek her ne kadar huzurumu kaçırsada belli etmemeye çalıştım. Sonuçta bu duruma alışmam gerekiyordu. Okulun bitmesine daha iki sene vardı ve ben bu süre zarfında Ezgi ile aynı sınıfta olacaktım. Ahh be Ezgi, ne hale getirdin bizi!

Ben kendi kendimi rahatlatmaya çalışıyordum ki Ezgi yanıma geldi. Bu kız cidden bana hiç yardımcı olmuyor. Hadi yedin bir halt kabul, bari utanmasını bil be kadın!

''Selam Alya'cım'' dediğinde yüzüne baktım. Ve o şeytani gülüşü gördüm.  Delirmiş gibi bakıyordu sanki... Cevap vermedim ve susmayı tercih ettim. Ama o konuşmasını sürdürdü.

''Sen şimdi oyunu kazandığını düşünüp seviniyorsundur da. Ama fazla sevinme Alyacık, çünkü ben daha yeni başlıyorum!'' Dedi ellerini sırama koyup yüzüme doğru eğilerek.

''Yeni başlamış halin bu mu yani?'' diye cevap verdim dişlerimin arasından. Tamam, kavga etmek istemiyordum ama bu kız sabrımı zorluyordu.

''Elbette, yoksa sen bitti mi sandın?'' Diye alayla sorduğunda

''Hayır Ezgi, sürtüklük deyince sende sınır yok biliyorum. Kim bilir aklından daha neler neler geçiyordur'' dedim kendimi daha fazla tutamayarak. Gözlerindeki alay yerini kızgınlığa bırakırken bende yavaş yavaş gardımı kuşanmıştım artık. Hem suçlu hem güçlü olmasına müsade etmeyecektim. Hayır, kendimi ezdirmeyecektim!

''Bakalım Erkan da Ferit gibi benim kollarıma geldiğinde böyle rahat konuşabilecek misin?'' Dediğinde vücudumdaki bütün kanın çekildiğini hissettim.  Bu kız ne ara bu kadar arsız olmuştu? Ya da hep böyleydi de ben mi görememiştim?

''Saçmalamayı kes Ezgi.  Erkan asla sana gelmez. Zaten o seni değil de beni tercih ettiği için yapmadın mı bütün bunları? Sen neyin kafasındasın?'' Dediğimde gözlerine yine o şeytani bakış yerleşmişti. Kollarını göğsünde bağladı ve

''Erkan'ın benim çocuğumun babası olduğunu biliyor musun? Biz onunla birlikte olduk Alya.  Acaba bunu anlattı mı sana çok güvendiğin sevgilin?'' Dediğinde hafifçe güldüm.

''Erkan, Ferit gibi şerefsiz değil Ezgi. Bunu en iyi senin bilmen gerekir. Bana her şeyi anlattı. Sen onun, erkekliğini tatmin eden bir tek geceliksin sadece, bir hatasın, daha fazlası değil''  dediğimde yüzünün renginin kırmızıya dönüşmesini izledim keyifle. Ellerini yeniden sırama koydu ve tıslarcasına konuştu bu sefer.

''Oyun bittiğinde kimin ne olduğunu göreceğiz Alya. Kim tek gecelik, kim hayatının kadını!'' Bu sefer bende yerimde doğruldum ve doğrudan gözlerinin içine baktım.

''Senden olsa olsa hayat kadını olur Ezgi.  Arada ki farkı kaçırma lütfen'' dedim ve kitaplarımı toparlayıp çıktım sınıftan. Ders dinleyecek enerji bırakmamıştı bende Ezgi sağolsun. Erkan'a mesaj attım ve derse girmeyeceğimi söyledim. Bahçeye yeni çıkmıştım ki adımın seslenilmesi ile arkamı döndüm. Döner dönmez de bana endişeyle bakan Erkan'ı gördüm.

''Ne oldu Alya? Neden girmedin derse?'' Diye sordu gözlerimin içine bakarak. Bu sefer de 'yok bir şey' deyip geçiştirmek istemedim.

''Önce bir yerlere oturalımda sonra anlatırım'' dedim.  Yakınlardaki bir kafeye geçip oturduk. Erkan bu süre zarfında hiç bir şey söylemedi. Üzerime gelmek istemediği belliydi. Ama kafeye oturur oturmaz yüzüme bakıp

''Hadi artık anlat aşkım, öleceğim meraktan. Dün de bir şeyler vardı sende'' dedi endişeyle. Bende artık olan bitenleri daha fazla saklama gereği duymadım ve -dün de dahil- her şeyi anlattım Erkan'a bir solukta.

''Bize kötü bir şey yapmalarından korkuyorum. Aramızı bozsunlar istemiorum'' diye de sözlerimi bitirdim. Erkan bütün hikayeyi kaşları çatık dinledi ve 'pislikler' dedi sinirle. Daha sonra yüzüme baktığında bakışları yumuşadı ve sandalyesinden kalkıp yanıma geldi. Önümde diz çöküp ellerimi tuttuğunda

''Merak etme kimse aramızı bozamaz. Ben seni kolay kazanmadım ki kolay kaybedeyim'' dedi. Bu sözleri bir nebze de olsa içimi rahatlattı ve kendime engel olamayıp boynuna sarıldım.

Ama yine de  içimde bir sıkıntı vardı ve pek geçeceğe benzemiyordu. ''Umarım bu sıkıntı gelecek kötü günlerin habercisi değildir'' diye düşünürken bile ,bunun kötüye işaret olduğunu biliyordum aslında...

Şah-Mat (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now