BÖLÜM -51- ''Kilitli Kapının Ardındaki''

4.3K 212 21
                                    

Mutfaktan çıkar çıkmaz karşılaştığım ilk manzara hala sırıtarak bakan dört çift göz oldu. İnsan zaten bunların diline de düşmeyegörsün. Şimdi kurtul bakalım kurtulabilirsen!

İçinde bulunduğum rezil ve komik(!) durumu görmezden gelmeye çalışarak Gülay'ın yanına yöneldim ve kulağına eğilip

''Erkan'la dışarı çıkmamız lazım, sana sonra anlatırım. Kızları idare et'' dedim. Söyleyeceklerimi daha yeni bitirmiştim ki Sevim'in

''Toplum içinde kulaktan kulağa konuşulmayacağını öğretmediler mi sana'' diye cırlayan sesi kulaklarıma doldu. Gülümseyerek Sevim'e baktım ve

''Bizim Erkan'la dışarı çıkmamız lazım, küçük bir işimiz var. Gülay size anlatır'' dedim ve kızların itiraz etmelerine fırsat dahi vermeden Erkan'ı tutup dışarıya çıkardım. Hatta dışarı çıkarmaktan ziyade ,sürükledim desem daha doğru olur. Gülay ne der, nasıl bir bahane uydurur bilmiyorum ama benim küçük sıpamın durumu çok güzel bir şekilde kurtaracağına eminim. Şahsen şuan ben olsam tek yapabileceğim şey kem küm etmek olurdu. Neyse ki Gülay bu konularda benden çok daha yetenekli.

Kızları atlatma işini de başarıyla hallettikten sonra Erkan'a baktım. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ve merak ediyordum. Ama bana bir açıklama yapmayacağını da koyu kahve gözlerinden okumuştum. Benim görmemi istiyordu anlaşılan. 'Vardır elbet bir bildiği' diye düşünerekten önüme döndüm. Israr etmiyordum çünkü nasılsa birazdan öğrenecektim. Tek yaptığım sessiz sedasız elini tutmak ve beni götürdüğü yeri için için merak etmekti.

Ben kendimce düşüncelere dalmışken Erkan yoldan geçen bir taksiyi durdurdu ve arka kapıyı açtı. Bir şey söylemesine gerek kalmadığından yine sessizce taksiye bindim. Kendisi de yanıma oturdu. Gergin olduğumu anlamıştı sanırım ki elimi güven verircesine sıktı. Karşılık olarak ise benden tedirgin bir gülümseme kazandı. Ne ödül ama!

Bana saatlerce yolculuk yapmışım hissi veren yirmi dakikalık bir yolculuktan sonra Erkan'ın

''Müsait bir yerde bırakın lütfen'' diyen sesi ile kendime geldim. Şoför bize biraz farklı bakıyordu. Ama yine de ses çıkarmadı ve ücretini aldıktan sonra arkasına bakmadan çekip gitti. Üzerimdeki dalgınlığı atıp etrafıma bakındığımda gördüklerim karşısında şaşırmıştım. Bu sayede şoförün bize olan garip bakışlarını da çözmüştüm. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yere gelmiştik ve etrafımızda ağaçlardan başka hiç bir şey yoktu.

''Ama burada hiç bir şey yok ki!'' Dediğimde Erkan elimi tuttu ve

''Gel benimle'' dedi. Önce küçük bir tereddüt yaşasamda Erkan'a güvendiğim için bu anlık tereddütümden çabuk kurtuldum ve onunla ilerlemeye başladım. Ağaçların arasında bir süre ilerledikten sonra bir evin önünde durduk. Ev dediysem daha çok kulübe tarzı ahşap bir evdi. Tek katlıydı ve terkedilmiş gibi bir havası vardı. Filmlerde ki korku sahnelerinde kullanılan evlere benziyordu. Bu aklıma geldiğinde içimi bir huzursuzluk kapladı. Bu evin içinde hayatımı kökünden değiştirecek bir şey olduğunu anlamıştım. Ama iyi yönde mi değiştirir yoksa kötü yönde mi değiştirir işte orası tam bir muamma!

Erkan cebinden eski bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı. Ben ise hayatımı değiştirecek olan bu eve korkuyla attım ilk adımımı. Etrafıma bakındığımda içinin de dışından çok farklı olmadığını gördüm. Eskimiş parkeler, boyası soyulmuş kapılar, renkleri solmuş ve eskiliği her halinden belli olan eşyalar...

Etrafıma daha dikkatli baktığımda ise köşedeki bir oda dikkatimi çekmişti. Diğer üç odanın kapısı açıkken bunun yani dördüncü odanın kapısı kapalıydı ve muhtemelen kilitliydide...

''Orası neden kapalı Erkan?'' diye sorduğumda yüzüme baktı ve

''Çünkü öyle olmalı'' dedi. Bu tavrı daha da endişelenmeme sebep oldu. Şuan karşımda hiç görmediğim bir Erkan vardı ve bu benim tüylerimi diken diken ediyordu. Daha fazla kendimi tutamadım ve sordum;

''Orada ne var Erkan?'' verdiği cevap ise beni şok edecek türdendi;

''Ezgi!''

***

Uzun bir süre donup kaldığımdan eminim. Ama ne kadar uzun orasını inanın bende bilmiyorum. Verdiği cevap bir kaç kere zihnim de yankılandıktan sonra yeni yeni idrak edebilmiştim durumu; Ezgi!

Erkan Ezgi'yi kaçırmıştı! O kilitli kapının ardında Ezgi vardı! Şuan Ezgi'ye acımıyorum açıkçası. Bize yaptıklarından sonra bu az bile. Ama bu şekilde Erkan başını belaya sokuyordu. Hem de benim yüzümden!

''A.. aa... ama...'' diye kekelemeye başlamıştım ki Erkan

''Korkuyor musun? Onlara acıyor musun? Onlar sana acımadı Alya, her şeyi yapabilirlerdi sana. Bizim ayrılmamıza sebep olabilirlerdi. Ama sen şuan o kaltak için üzülüyorsun öyle mi...?'' Sonlara doğru sesi yükselmeye başlamıştı ve sadece bu bile beni yanlış anladığını gösteriyordu. Elimi susması için dudaklarına kapattım ve

''Hayır, hayır, hayır. Ben korkmuyorum ve o pisliklere acımıyorum da. Sadece senin başını belaya sokmanı istemiyorum. Senin için endişeleniyorum'' dedim. Sözlerim onu rahatlatmış olmalı ki az önceki sinir yüklü olan bakışları yumuşamıştı. Beni kollarının arasına aldı ve her zaman yağtığı gibi saçlarımın arasına minik bir öpücük kondurdu. Ben öpücüğün etkisiyle kendimden geçmişken birden ciddileşti ve

''Göreceklerini kaldırabilecek misin Alya?'' diye fısıldadı kulağıma doğru.

''Evet, tabiki de kaldırabilirim. Neden kaldıramayayım? Hem sana bunu düşündüren ne ki?''

''Çok hassassın Alya. Çok temizsin. İntikam alacağım derken bile içinde bir yerler kopuyor farkındayım. Bu yüzden son bir kez soruyorum sana. Bu kapının ardındakileri görmeye hazır mısız? Çünkü o saatten sonra geri dönüşü olamaz!''

Erkan'ın söylediklerini etraflıca bir düşündükten sonra kafamı kaldırdım ve doğruca Erkan'ın gözlerine baktım. Sanki duruşum daha bir dikleşmişti ve kim ne derse desin ben ne istediğimi biliyordum. Gözlerim hırsla parlarken hiç tereddüt etmedim ve tek bir nefeste verdim cevabımı;

''Ben her şeye hazırım Erkan. O intikamı istiyorum..!''

Şah-Mat (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now