BÖLÜM -33- ''sevgi emekti...''

7K 291 32
                                    

Erkan'ın meraklı ve delici bakışları altında eziliyordum sanki. Ve gözlerine baktığımda bunlardan çok daha fazlasını da görebiliyorum. Kıskançlık, öfke, nefret, sinir, merak, korku, aşk...

Bir insan nasıl bir bakışıyla bu kadar çok şey anlatabilir bilemiyorum ama her bir duyguyu tek tek görmüştüm gözlerinde. Bu durum hem ürkmeme hem de heyecanlanmama sebep oldu. Beni gerçekten seviyordu belli ki. Ben de daha fazla onu merakta bırakmak istemedim ve kağıdı açıp seslice okumaya başladım...

''Evet korkuyorum;
Seni kaybetmekten,
Seni daha fazla üzmekten
Sana kendimi ifade edememekten korkuyorum.
Ya da yanliş anlaşılmaktan korkuyorum.
Uçurumun kenarında yalnız kalmaktan korkuyorum.
Aşkına doyamadan ulu orta yalnız kalmaktan korkuyorum.
Yüreğimdeki o ince sızının bir gün çoğalmasından ve beni sarmasından korkuyorum.
Sevgi denen güzelliğinin bir gün beni terk etmesinden korkuyorum.
Aşkının ölüp yerine nefretinin yeşermesinden korkuyorum.
Çünkü ben ilk defa SENİ SEVİYORUM... (Ferit) ''

Notu okumayı bitrdiğimde ise Erkan'ın siniri artık saklayamayacağı kadar artmıştı sanki. Ellerini yumruk yapmıştı ve çenesi kasılmıştı.

Ne yalan söyleyeyim ben de en az onun kadar sinirlenmiştim. Bu adam ne yapmaya çalışıyordu böyle. Ben onun için ayılıp bayılırken beni aldatıyor ama kendimi toparlayıp hayatıma devam edeceğim zaman karşıma dikiliyor. Yok öyle yağma! Hayır efendim! Buna müsade etmiyorum. İnsan bir haltı bir kere yer Ferit YILMAZER!

Oyuncak ayıyı ve çiçekleri kaptığım gibi dışarı çıktım. Yağan yağmura aldırmadan terliklerimi giydim ve yolun karşı tarafında ki çöp konteynırına gittim. Gönderdiği her şeyi -çok sevgili notu da dahil- çöpe attım. Ve yine aynı sinirle eve döndüm. Erkan'a baktığımda ise gözlerinden bir sevinç dalgası gelip geçti gibi geldi bana. Bu bile içimi sıcacık etmeye yetti.

''Sorunumuzu hallettiğimize göre filme devam edelim mi Alya?'' Diye sordu.

''Aslında küçük bir işim daha var'' deyip telefonu elime aldım ve mesaj kutusuna girdim. Ferit'in numarasını bulup

''Ne ben Sezar'ım,
Ne sen Brütüs'sün.
Ne ben sana kızarım,
Ne de zatın zahmet edip bana küssün.
Artık seninle ben düşman bile değiliz... ( Alya ) ''

yazıp yolladım. Sonra da telefonumu sessize aldım ve gülümseyerek Erkan'a baktım.

''İşte şimdi sorunu hallettik. Filmimizi izleyebiliriz'' dedim. O da karşılığında aynı sıcak gülümsemeyi bana göndererek

''Pekala, nasıl istersen'' diye cevap verdi. Daha sonra başka bir gereksizin filmimizi bölmemesini umut ederek, yan yana oturup film izlemeye başladık. Açıkçası seçtiği fim beni şaşırtmıştı. Ben bol aksiyonlu , vurdulu-kırdılı bir film seçmiştir diye düşünürken o bildiğimiz romantik komedi bir film seçmiş meğer. Üstelik en beğendiklerimden biri. Gerçekten zevklerimizin aynı olmasına çok memnun oldum. Seçtiği film 'patron mutlu son istiyor' ve ben ilk izlediğimde de son derece beğenmiştim. Hem komik hem romantik hem de halis muhlis Türk yapımı arkadaş! Daha ne olsun...

Keyifle filmi taktık ve izlemeye başladık. Komik sahnelerde gülüyor ve birbirimize espiriler yapıyorduk. Onun ise bazı sahnelerde film yerine beni izlediğini fark etmiştim ama görmezden geliyordum. Açıkçası çok hoşuma gitmişti. Bu sahneyi filmlerde çok görürdüm ve hep yaşamak istemişimdir!

Ya yine ne diyorum ben Allah'ım. Ben ve lanet olasıca film takıntım. Hadi önceden hayatın monotondu da filmlere özenirdin. Şimdi ne oluyor sana Alya! Yaşadıklarınla değil tek bölümlük film, dört sezonluk dizi çıkar haberin yok!

Neyse kafmı toparlayıp tekrar filme odaklansam iyi olacak, dikkatim çok dağıldı. Ağzıma da bir patlamış mısır. Ooh mis!

Ben içimden böyle saçmalamaya devam ederken omzumda hissettiğim elle Erkan'a döndüm. Yüzüne baktığımda ki çekingen ve kararsız yüz ifadesi çok hoşuma gitmişti. Daha fazla mahçup etmek istemediğim için bende hafifçe ona yaslandım ve tam kolunun altına girdim. Nefes alışından büyük bir rahatlama yaşadığını anlayabiliyordum. Ama tamamen mahçup olmasın diye yaptım, kimse fesat düşünmesin!

Film bittiğindeyse hala sarmaş dolaş oturuyorduk. Nihayet kendimi toparlamak aklıma geldiğinde utanarak doğruldum. Evet ben, Alya ÖZKAN, yine çok utanmıştım ve Erkan'ın da farklı olmadığını biliyordum. Yüzüne bakmamaya çalışarak konuştum.

''Şey Erkan ben...'' elleriyle çenemi tuttu ve gözlerine bakmamı sağladı.

''Utanma lütfen benden Alya, bu anı o kadar çok bekledim ki...'' dediğinde elini yanağıma koymuştu ve baş parmağı yüzümü okşuyordu. Her ne kadar utanma dese de bu işler öyle sözle olmuyor, utanmıştım ben bir kere! Ama yinede gözlerimi kaçırmamaya dikkat ederek

''Peki'' dedim. Ve yine gözlerindeki mutluluğu gördüm. Ben bu adamı seviyor muyum , aşık mıyım henüz emin değilim. Ama yinede hoşlandığım kesin ve o her mutlu olduğunda benimde içimde bir yerler kıpırdıyor. Çünkü mutluluğu gerçekten hakkediyor ve ben ona değer veriyorum.

Yüzümü okşayan baş parmağı hafifçe dudaklarımın üzerinde gezinmeye başlayınca kafamı kaldırdım. Gözlerine baktım. Aslında hoş çocukmuş , bunu iki yıldır yeni farkketmem garip...

İzin ister gibiydi sanki... Ferit'in aksine öpücüğümü hayvan gibi çalmamış, benimde rızamı bekliyordu. Dülünceme saygı duyuyordu. Bu adam beni iki yıl boyunca sevdi ve şimdi de bir öpücük için dahi iznimi istiyor. Bu nasıl bir sabır Allah'ım, taş olsa çatlar!

Hafifçe gülümseyerek ona doğru eğildiğimde gereken izni de vermiş oldum aslında. Yavaş yavaş yaklaştı ve dudakları dudaklarıma değdiğinde bir müddet durdu. Sadece dokunarak bekledi anın tadını çıkararır gibi. Ama sanki dudaklarımdan alev çıkacakmışçasına da temkinliydi. Hafifçe dudaklarımı araladım ve aslında beklediği işaret buymuş gibi büyük bir açlıkla öpmeye başladı beni.

Bir eli hala yanağımdaydı. Diğer eli ise belimde... Kendine doğru yaslamıştı beni. Bende saçlarına dokundum ve.. Ah yumuşacık... öpücüğü şefkatten uzaklaşıp daha ateşli bir hal almaya başladığında ise durdu. Daha fazla ileri gidersek pek hoş şeyler olmayacağını biliyorduk çünkü. Dudaklarını dudaklarıma sürterek bir süre daha bekledi ve geri çekildi.

Ama gözlerini gözlerimden hiç ayırmıyor ve benden gelecek tepkiyi bekliyordu adeta. Sanırım pişmanlık yaşamamdan korkuyordu. Bende gözlerinin içine baktım ve gülümsedim. Bu tepkim karşısında büyük bir rahatlamayla sımsıkı sarıldı bana.

İlk öpücüğüm değildi Erkan. Ama çok farklıydı ayırt edebiliyordum. Ferit'te sadece açlık vardı, Erkan'da ise şevkat... Ferit'te hırs vardı, Erkan'da ise arzu... Ferit günahtı, yalandı! Erkan ise şiir gibi, yaşamak gibi,hayatın ta kendisi gibi... gerçek!

Ve bir fısıltı duydum saçlarımın arasından doğru kulağıma gelen;

''Seni çok Seviyorum Alya''

***

Kendimi 'selvi boylum al yazmalım' filminde ki Asya gibi hissediyorum şuanda. Hani bıraksalar 'sevgi neydi, sevgi emekti...' diye sayıklamaya başlayacağım o derece yani. Gerçekten bir insan sabırla ve emekle, sadece bekleyerek birinin kalbini çalabilir miydi? Aslında sadece bekleyerek sayılmaz, severek ve içten içe mücadele ederek...

Bu soruyu önceden sorsanız net bir cevap veremezdim belki ama şuan da cevabım hiç kuşkusuz evet. Gerçekten de kalp seni seveni ilk başta göremese bile zaman içinde fark ediyor.

Yaşanmışlıklar kişiyi buna yönlendiriyor çünkü. Kalp kırıklıklarının arasında insan gerçek sevgiye muhtaç hale geliyor. Gördüğünde ise hemen tanıveriyor masumiyeti, gerçek aşkı... Buluncada yitirmek istemiyor. Denizin ortasında can simidi bulmuşçasına sarılıyor ona...

Benim durumum da bundan farklı değildi işte. Yıllarca burnumun dibindekini görememiş ama yediğim ilk kazıkla beraber de aklım başıma gelmişti. Ve şimdi Erkan'ı kaybetmek kesinlikle istemiyordum.

Gerçekten de sevgi neydi?

Sevgi emekti...

Şah-Mat (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now