2//Acı

1.8K 219 170
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻👋🏻

İyi okumalar dilerim~~~

..

    Jimin dışarıda hava çoktan kararmışken perdeleri açık olan özel hastane odasındaki koltuklardan birinde oturuyor, bacağıyla zeminde ritim tutarken baş parmağının tırnağı dişlerinin arasında, gözlerini hastane yatağında yatan bedenden çekmiyordu. Aslında daha çok çekemiyordu. Sıradan bir öğleden sonra olması gereken bir günde yaşadıklarına inanamıyordu. İşlerin hangi ara bu hale geldiğini bile anlayamamıştı.

Gerçekten, her şey o kadar hızlı ve alışılmadık bir şekilde şu anda olduğu halini almıştı ki, şaşırmaması saçma olurdu. Yalnızca dersten önce lavaboya gitmek istemişti. Orada daha önce hiç yüz yüze konuşmadığı fakat zorbanın teki olduğunu bildiği Jeon Jeongguk'la karşılaşmıştı ve onu ağlarken görmüştü. Jeongguk ondan boş gözlerle onu okuldan çıkarmasını istemişti. Kabul etmişti, onu okuldan kaçırmıştı. Jeongguk ona bir veya ikiyi seçmesini söylemişti. Biri seçtiğinde ona hak verip kendisini anayola atmıştı. Tanrı aşkına... Yaşananların mantıklı bir tarafı var mıydı?

Jeongguk'a çarpan araba sıradan bir aile arabasıydı. Onun yola atladığını gördüğünde son anda yavaşlamış, bu sayede korkunç bir kazayı engellemişti. Aksi olsaydı, Jimin'in şu anda tedirgin gözlerle seyrettiği beden şu anda burada olmayabilirdi. Kazayı yalnızca hafif yaralarla ve olası kafa travmasıyla atlatmayabilirdi. Her şey daha kötü olabilirdi ve bunun düşüncesi bile öyle korkunçtu ki, Jimin pek haz etmediği bu çocuk hayatta kaldığı için tanrıya saatlerdir şükrediyordu.

Doktor iki saat kadar önce hastanın her an uyanabileceğini ve ailesine de haber verileceğini söyleyerek odadan çıkmıştı. Onun bunu yapmasıyla Jimin'in buradaki işi resmen bitmişti ancak genç çocuk oturduğu koltuktan kalkmayı kesinkes reddediyordu. Jeongguk'un sağlıklı bir şekilde gözlerini açtığını görene kadar içindeki bu rahatsızlık hissi geçmeyecek gibi geliyordu.

Aslında, bir noktada kendisini suçladığı bile söylenebilirdi. Saatlerdir düşünceleri onu herhangi bir şekilde durdurup durduramayacağı üzerine yoğunlaşıyordu ve o durdurmakta başarılı olamadığı için kendisinden nefret ediyordu. Onu okuldan çıkarmayı kabul etmeseydi mesela, kabul etmeseydi Jeongguk kendisini yola atamazdı. Ya da bir yerine ikiyi seçseydi. Belki o zaman böyle bir şey yaşanmazdı. Ya da o koşmaya hazırlandığında anlayıp onu durdursaydı, o zaman kaza hiç yaşanmazdı.

Ne demişti yola atlamadan önce, 'Geri döneceğim.' Jimin onun bu ifadesine bile anlam veremiyordu. Düşünmekten çıldıracaktı. Bütün cevaplar şu anda baygın yatan bedendeydi ve o uyanmayı reddediyordu. Yatakta öylece uzanıyor, yüzü kendisine değil de kapıya dönükken sakin soluklar alıyordu. Doktorun sözlerinden sonra Jimin onun çabucak uyanacağını düşünmüştü bir şekilde. Yanılmıştı. Akşam olmuştu çoktan. Jeongguk ise hâlâ aynı pozisyonda uyumayı sürdürüyordu. Ne zaman uyanacağı belli bile değildi.

Bu düşüncesini çürütmek ister gibi, aynı saniyeler içerisinde Jeongguk'un kaşları çok hafif çatıldı. Yüzü buruşurken yatakta uzanan genç çocuk ağrıyan boynunu çevirdi ve başını pencereye doğru döndürdü. Jimin bunu fark ettiğinde elini ağzından çekmiş, heyecanla koltuktan fırlamıştı. Yatağa doğru yaklaştı ve, "Jeongguk! İyi misin? Uyandın mı?" dedi hızlı hızlı. Henüz gözlerini açmamış olan genç çocuk böylece kirpikleri titrerken kahverengilerini aralamış, yorgun bakışlarını yüzüne dikmişti. Bir süre boş boş kendisine baktı. Jimin ise aynı anda omuzlarından koca bir yük kalkmış gibi hissediyordu. Rahat bir nefes verirken yatağa oturur şekilde çöktü ve elini göğsüne götürürken sitem etti. "Yemin ederim ödümü kopardın. Korkudan öleceğim sandım. Ne diye arabanın önüne atlıyorsun!"

dreaming life Where stories live. Discover now