32//İtiraflar

914 136 83
                                    

Güzel geceler👋🏻👋🏻👋🏻

Upuzun bir bölüm yeni bitirdim hiç beklemeden düzenlemeden de yayınlıyorum deli miyim neyim

Neyse umuyorum ki çok saçmalamadım...

İyi okumalar dilerim~~~

....

    Taehyung için sonradan aralarına dahil olduğu aile ile geçirdiği o cumartesi günü, kabul etmek gerekirse başından itibaren pek çok şeydi. Çokça gerici, bazı anlarda eğlenceli, bazı anlarda ise nerden bakarsa baksın fazlasıyla tuhaftı. Bunu Jeongguk'un babası ve Mi Kyong'un annesiyle ilk defa bu kadar adamakıllı vakit geçirmesine bağlıyordu. Normalde böyle değildi. Genelde onların evine geldiğinde iki ebeveyn de evde olmazdı ve olsa da kısa bir selamlaşmadan öteye gitmezdi. O da sadece Mi Kyong'un annesini kapsıyordu, Jeongguk'un babası tam anlamıyla muammaydı.

Kahvaltı için şehirdeki zenginler arasında en popüler olan restoranlardan birine gitmişlerdi. Taehyung'un yalnız başına ya da ailesiyle daha önce gelmediği bir yerdi çünkü onların şirketlerinin büyüklüğüyle gereksiz lüks bir harcamaydı burada yemek. Bugün ise orada yemek yemenin kıyısındaydı. Restoranın cafcaflı girişini geçip kusursuz bir görüntüye sahip görevliler tarafından arka tarafa yönlendirildiklerinde Taehyung yanında bir eliyle hırkasının onu tutarken öteki elindeki telefonuna bakan Jeongguk'un rahatlığının aksine gerim gerim gerilmişti. 

Görevliler onları arka tarafta ve çatıda kalan ve nehre bakan özel bir masaya götürdüler. Masa genişti ve üzerinde çoktan bazı atıştırmalık şeyler vardı. Taehyung oturmak için herkesi beklemiş, Jeongguk babasının yanına ortaya oturduğunda altı kişilik geniş masada onun hemen yanına geçmişti. Bunun sebebi hem Seo-jun ile karşı taraflarda oturmak istememesi hem de Jeongguk'tan uzak kalmak istememesiydi. 

Jeongguk masaya oturur oturmaz telefonunu bırakmış, kendisine dönmüştü. Birkaç saniye ne kadar gergin olduğunu çözmek ister gibi yüzünü incelemiş, sonra rahatlatıcı bir tavırla gülümsemişti. "Ne yemek istersin? Buranın kahvaltılıkları baya güzel oluyor." Taehyung yutkundu. Oturduğu sandalyede biraz öne kayarken Mi Kyong'un eline aldığı menüye bir bakış attı ve mırıldandı. "Bilmiyorum. Sen ne yersen onu?" Jeongguk kıkırdadı. Uzanıp masanın altından Taehyung iki parmağını tutarken, "Bizim yemek zevklerimiz pek uyuşmuyor ama." dedi.

Hyuna bu sırada araya girmiş, "Yemekten özellikle hoşlanmadığın ya da alerjinin olduğu bir şey var mı Taehyung? Aşçılara önceden haber veririz." demişti. Taehyung başını kaldırıp gözlerini kırpıştırarak kadına bakarken Jeongguk'un tuttuğu elini sıktı ve, "Hayır aslında." dedi. "Um, çok baharatlı şeyleri, sevmiyorum ben." Konuşurken bir onay bekler gibi Jeongguk'a bakmış, Jeongguk ise o sözünü bitirdiğinde başını sallamıştı. "Evet, Taehyung baharat sevmiyor. Oh, deniz ürünü de pek sevmiyor aslında." 

Taehyung yüzünü buruşturmadan edemedi. "Istakozun deniz ürünü sayılması bile hakaret." Mi Kyong menüyü indirirken gülmüştü bu sözlere. "Sadece o değil ki. Sen karides de sevmiyorsun." Taehyung omuz silkerken biraz daha rahatlamış, Jeongguk ise dudak büküp, "Karides cidden güzel değil ama. Tae haklı." demişti. 

Kahverengi saçlı olan adının kısaltmasının kullanılmasıyla afallamadan edemezken siyah saçlıya baktı. Çok anlam yüklemiş gibi değildi. Uzanmış, menülerden başka bir tanesini alıp açtıktan sonra bakınmaya başlamıştı. Tuhaf bir kıpırtı hissetti karnında. Hoşuna gitmişti. Arkadaşları olsa da adının kısaltmasını kullanan çok fazla kişi yoktu hayatında. Bazen kardeşi sinir etmek için kullanıyordu. Somi ilk tanıştıkları dönemde ona böyle seslenmişti ancak sonra bırakmıştı. Şimdi konuşmadığı birkaç çocukluk arkadaşı da bu kısaltmayı kullanmışlardı ancak onlar da çok uzak hatıralardı.

dreaming life Where stories live. Discover now