30//Final

1.1K 140 381
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻👋🏻

💫Başlığın kitabın final olmasıyla alakası yoktur💫

Uzun -aşırı uzun- bir bölüm ve ayrıca önemli de bir bölüm. baya hem de.

Evet, iyi okumalar dilerim~~~

....

Jeongguk'un anılarındayız

    Sabahın erken saatlerinde, henüz güneş doğmaya bile yaklaşmamışken dışarıdaki karanlıktan ve puslu havadan uzakta, bodrum katında Jeongguk deri koltuğunda oturuyor, elinde tuttuğu kalemi belli bir ritimle dudağına vururken tamamen odaklanmış gözüküyordu. Dikkati çoğunlukla önündeki sehpaya koyduğu bilgisayarında, geri kalan anlarda ise karşısında açık olan televizyondaydı. 

Sehpanın üzerine altında düz bir yastık koyarak yükselttiği bilgisayarının yanında biraz önce hazırladığı şekersiz kahvesi, onun yanında ise yarısına kadar içilmiş olan su şişesi vardı. Bilgisayarın arkasında çoktan bitirdiği üç paket hazır ramen kutusu çubuklarıyla birlikte çöpe atılmayı bekliyordu. Yanlarında birkaç çikolata ve şekerleme paketleri de vardı.

Sehpanın üzerindeki dağınıklığın yanında üzerinde oturduğu koltukta sağ tarafında açık duran not defteri ve telefonu, sol yanında televizyonu kontrol eden kumandası ve küçük çikolata paketlerinden birkaç tanesi daha vardı. Kucağına topladığı yastık ve yastığın üzerinde hazır duran paketinden çıkartılmış ağrı kesici haplar da cabasıydı.

Çevresindeki bütün bu dağınıklığa eşlik eden karışmış saçları, gözündeki bilgisayar kullanırken sadece taktığı koruyucu gözlüğü, kırışmış tişörtüyle genç çocuğun ne kadar süredir orada olduğunu kestirmek pek mümkün değildi. Darmadağınık olmuş haliyle cehennemden çıkagelmiş gibi duruyor, zayıflayıp resmen küçücük kalmış yüzü ve mor gözaltlarıyla da bu savu destekliyordu.

Sekizi biraz geçmişti. Burada geçirdiği saatlerin sayısı yani.

Dün akşam, yemek yedikten sonra kapatmıştı kendisini bu odaya ve o zamandan beri de buradaydı. Birkaç defa lavaboya gitmişti ancak orada da uzun zaman harcadığı söylenemezdi. Gözlerinin altı her şey bir yana gece boyunca uyanık kaldığını kanıtlar gibi mor halkalara ev sahipliği yapıyordu. Midesi onca abur cuburdan sonra düğüm düğümdü ancak kusacak gibi de hissetmiyordu. Zaten kusmak son tercihi bile değildi. Bunu istemezdi.

İçtiği onca ağrı kesiciyi daha yeni yeni işe yararlarken kusarak bünyesinden atmayı reddediyordu. 

Okul doktorunun söylediklerine az da olsa uyarak aç karna almamak için saatlerdir sürekli bir şeyler atıştırıp durmuş, sağlıklı sağlıksız midesini dolu tutmak için çabalamıştı. İnternette yaptığı bir araştırmaya göre hap halinde alınan ilaçlar aç karna alındıklarında etkilerini göstermekte güçlük çekiyorlardı ve bu bilgiyi öğrendikten sonra riske atmaya niyeti yoktu. Şimdiye kadarki tecrübelerine göre doğruydu da bu bilgi. 

Bu yüzden şu anda nispeten iyi hissediyordu.

Ağrı kesicilerin geçici olarak bastırdığı kalp ağrısı ona dilediği zihin açıklığını verirken Jeongguk birkaç ay önce olsa hayatta uğraşacağını düşünmediği şeylerin içinde boğuluyordu. Dağ gibi yığılmış bir ton işi vardı. Aynı zamanda acelesi de vardı. Hepsini birkaç haftalık kısa bir süre zarfında halletmeye çalışmak da açıkçası tam anlamıyla bir mücadeleydi. 

Bir elini kaldırıp saçlarını geriye doğru yatırırken bakışlarını bilgisayar ekranından çekti. Koltukta yanına koyduğu deftere doğru eğildi ve az önce internette bulduğu başka bir çizgi romanın ismini oraya yazdı. 

dreaming life Where stories live. Discover now