Pembe Fular

1.7K 192 38
                                    

Okurken yorumlarınızı esirgemeyin bebeklerim😘

Prens Jeon, akşam yemeğini Kral Kim'le odasında yiyeceğini ve hazırlıkların ona göre yapılmasını emrettikten sonra odasına çekildi. Jung Hoseok Presin odaya girdiğini görür görmez hemen peşinden kapıyı tıklatarak içeri girdi. Ellerini önünde birleştirerek düşünceli duran Prens'i izledi bir kaç saniye.

"Prensim, emrinizi bekliyoruz" dedi.

Prens Jeon çatık kaşlarıyla omzunun üzerinden Jung'a baktı. "Düşündüm de Jung, güçten düşmüş ve bitkin bir av, benim gibi bir avcıya pek de bir zevk vermez" dedi. "Anlayamadım efendim" diye sordu Hoseok şaşkın bakışlarıyla.

"Kral hasta"

"Prensim beni mazur görün ama hasta olmasa dahi sizin karşınızda pek bir şansı yok bunu biliyorsunuz"

"Ama yine de kolay bir av olmamalı. Yaşamak için ne kadar direnebileceğini görmek istiyorum. Tabi gücü ve sıhhati yerindeyken, böylesi daha zevkli olacak" dedi. "Ama efend-"

"Kes sesini ve kıyafetimi hazırla Kral'ı bekletmeyelim" diyerek onun sözünü kesti. Tüm planları bir bahar alerjisi yüzünden bozulmuştu. Sinirliydi, yarın Kral Kim Taehyung sarayına döndükten sonra her şey daha zor olacaktı. Bunun bilincindeydi lakin ama içindeki o dürtüyü dinliyordu. Anlamlandıramıyordu lakin kolay bir av istemiyorum diyerek işin içinden sıyrılıyordu.

Kim Taehyung odasında kurulan masaya ve lezzetli görünen yemeklere baktı. Aslında pek bir hali yoktu ama Prens'in nazik düşüncesi için ve saraydaki son günleri hatırına iyi görünmeye çalıştı. Yakasındaki pembe fuları düzeltti eliyle ve lacivert, gümüş detaylarla işlenmiş ceketine baktı son kez. Güzeldi... Kim Taehyung üzerinde en sıradan bir kıyafeti bile taşısa onda harika gözükürdü şüphesiz.

Yuvarlak küçük masanın yanındaki sandalyeyi çekip oturdu. Prensi masada beklemek istiyordu ve tam oturduğu sırada kapı tıklatılarak içeri Prens girdi. Kim Taehyung şaşkın bir şekilde ve biraz da hastalığı sebebiyle al al olmuş yanaklarıyla karşısındaki Prens'e baktı. Onu ilk defa siyah dışında başka bir renkte kıyafetler içinde gören Kral gülümsemesini gizleyemedi. Mor kadife pembe işlemelerle süslenmiş bir kıyafetti bu, bembeyaz teni bu rengi ne güzel taşımış diye düşündü Taehyung.

Prens'te kendi saldalyesine oturduktan sonra, kadehlere sırayla şarap doldurdu. Prens Jeon yardımcı istememişti odada bu yüzden tüm servisi nezaketen kendisi yapıyordu. Amacı tamamen misafirini en iyi şekilde ağırlamaktı, bu yüzden kestiği büyük et parçasını hasta olduğu her halinden belli olan Kral'ın tabağına koydu. "Afiyetle yiyin Kral'ım" dedi.

Taehyung teşekkür ederek tabağındakilerden küçük lokmalar halinde keserek yemeye başladı. Pek iştahı olmasada Prens'e ayıp olmaması için kendini yemeye zorluyordu. Kısa bir sessizliğin ardından Taehyung mendille ağzını silerek karşısında onu dikkatli bir şekilde izleyen Prens'e baktı. "Yarın sabahtan yola çıkacağız, misafirperverliğinizden fazlaca memnun kaldım Prens Jeon" dedi.

"Öyleyse biraz daha kalın lütfen"

Taehyung güldü. "Krallığım beni bekler dönmeliyim" dedi. "Şenlik çok güzeldi çok keyif aldım, sizin kılıç gösterinizi de izlemek isterdim ama bahar alerjim buna izin vermedi malesef. Belki önümüzdeki yıl beni yine davet edersiniz, hm?"

Prens Jeon'un dudağı hafifçe kıvrıldı, gözleri Kral'ın boynundaki fulara takıldı. O boyuna dişlerini geçirmek istiyordu ama onu tutan neydi bilmiyordu. Şu an oysaki doğru bir zamandı, intikamını alması için bundan daha uygun bir an olamazdı elbette. Ama o bunun yerine vampir dürtülerine engel olup şu sözleri etti:

"Size bir hediye vermek istiyorum" diyerek ayağa kalktı kapıyı açarak dışarıdaki askerlerden bir şey aldı. Bir beze sarılıydı bu yüzden ne olduğunu anlayamamıştı Taehyung. Prens tekrar yerine geçtikten sonra elinde tuttuğu hediyeyi üzerindeki bezden kurtardı. Kalın kahverengi kaplı bir kitap Taehyung'un gözlerinin ışıldamasına sebep oldu.

"Kitapları ve özellikle yasaklı kitapları okumayı sevdiğinizi biliyorum Kral'ım. Bu yüzden bu kitabı size hediye etmek istiyorum"

Prens Jeon onun hakkındaki bu bilgiye nerden ulaşmış olabilirdi Kim Taehyung bunu düşünüyordu. Yine de önündeki kitap şimdi oldukça ilgisini çekmişti. "Benim hakkımda bildikleriniz beni şaşırttı doğrusu. Beni düşünerek hazırladığınız bu hediye beni fazlasıyla mutlu etti. Okumak için can atıyorum, teşekkürler" dedi.

Prens Jeon tekrar güldü. "Kral'ım bu hediye karşısında bende sizden küçücük bir şey istesem, sizde beni fazlasıyla mutlu etmiş olursunuz"

"Oh. Öyle mi nedir isteğiniz seve seve yerine getireceğim"

"Fular.. Boynunuzdaki fuları bana hediye etmenizi istiyorum bir hatıra olarak"

Hastalıktan kızaran yanakları biraz da utançla kırmızıya dönmüştü. Prens Jeon ondan hatıra olarak boynundaki fuları istiyordu. Kalbi hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı, gözlerini Prensin gözlerinde tutmakta zorlanıyordu. Boynundaki fuları yavaş bir şekilde çıkarıp Prens'e uzattı. Pembe fular şimdi Prens'in parmakları arasındaydı. "Bunu hiç yanımdan ayırmayacağım" diyerek Kral'ın daha da fazla utanmasına ve heyecanlanmasına sebep oldu.

İkiside aralarındaki değişik atmosferin farkındaydı ama anlam veremiyorlardı. Birisi av olduğundan habersiz avcısına çekiliyordu, onun tuzağına düşüyordu. Diğeri kendi kurduğu tuzaklara adeta kendi yakalanıyor, avını yakalamak yerine onunla oynuyordu.

Akşam yemeği fazla uzun sürmemiş Prens Jeon işleri için Kral'ın yanından ayrılmıştı. Kim Taehyung da hekimin hazırladığı ilaçları içerek yatağa sokuldu. Prens'in ona verdiği kitabın sararmış yapraklarına baktı ve uyumadan önce biraz okumak istedi. Mum ışığı odayı aydınlatırken perdesi açık pencereden hilal şeklindeki aya baktı. Tek tük yıldız karanlık göğü süslerken Prens Jeon da elindeki fularla beraber odasının terasında yıldızları seyrediyordu.

Fuları burnuna yaklaştırıp kokusunu içine çekti. Kral'ın kokusu tatlı bir şeftali gibiydi, onun yanındaykende bu kokuyu çoğu zaman almıştı. Fulara dudaklarını bastırıp gözlerini kapattı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu tamamen dürtüleriyle hareket ediyordu ve buna engel olamıyordu. Belkide düşmanına daha fazla yakın olmalıydı, onu daha iyi tanımalıydı, böyle düşünüyordu.

Aydınlanan gün ile ay kayboldu yerini masmavi bir gökyüzüne bıraktı gece. Kuş sesleri cıvıl cıvıldı, siyah sarayın yemyeşil bahçesi insana huzur veriyordu. Kim Taehyung son kez Jeon sarayına baktı. Sarayın dış kısmı sanatsal motiflerle süslenmişti, bunu ilk geldiği gün farkedememişti çünkü dikkatle bakmamıştı. İlk gün sadece rengi yüzünden kasvetli olduğunu düşünüp geçmişti ama şimdi modern bir yapı görüyordu karşısında. Bakış açısını değiştiren neydi bilmiyordu, ama farklı bir gözle bakıldığında Jeon sarayını ve Prens Jeon'un farklı da olsa güzel bir zevke sahip olduğunu düşünmüştü o an.

"Kral'ım"

"Prensim, her şey için tekrar teşekkür ederim. Ve barış için imzaladığımız anlaşmanın iki halk içinde daimi olmasını dilerim"

"Bende öyle Kral'ım. Sizi bir gün tekrar sarayımda görürsem çok mutlu olurum. O güne kadar kendinize iyi bakın lütfen"

Kral Kim Taehyung siyah atına atlayıp Prens'e baş selamı verdi. Bir kaç saniye gözleri ayrılmak istemezcesine birbirinde kenetli kaldı. Kim Taehyung beyazlar içindeki üniformasıyla siyah atının üzerinde bir melek gibi görünüyordu. Kim Taehyung arkasına dönüp atına "Yahh" diye bağırıp giderken gördüğü şeyle gülümsemesine engel olamadı. Çünkü Prens Jeon'un yumruk yaptığı elinin içinde ona ait bir şey vardı. Pembe fular....

...

Bölüm sonu

Bölümü nasıl buldunuz?

Bundan sonra olaylar biraz vahşi bir hal alacak, kan dökülecek... Nefret tohumları saçılacak...

Yorum yapmadan geçmeyin 💜

Bu ficin acil büyümesi lazım hocam

Bloody Love  // taekookWhere stories live. Discover now