Kahin

1.2K 132 32
                                    


İyi okumalar📍

Güneş en tepede öylece sıcağıyla yakarken insanı, Ağustos ayının başları epey hararetli geçiyordu. Kim Krallığı'nın halkı yakında olacak düğün için mutlulukla dua ediyorlardı Krallarına. Eylül ayı hasat toplama, ektiklerini biçme vaktiydi. Çok bereketli geçen bu yıl yeni Kralları' nın düğünüyle daha da şenleneceği için halk oldukça mutluydu.

Sarayın dışı böyleyken içindeki hararetin sebebi kavurucu güneş değil, idam için henüz emir vermeyen Kral'ın adamlarının endişesiydi. Amcası yeğenine idamın gerçekleşmesi ve halkın Prens Jeon'un bir vampir olduğunu duyması gerektiğini söylemekten yorulmuş, Kral'ın neden beklediğine anlam veremeyerek onun hala toy olduğunu düşünmeye başlamıştı. Öte yandan bir hafta geçmesine rağmen Jeon Hanedanlığın da henüz bir hareketlilik görememesi de işin ilginç tarafıydı. Prenslerinin kayıp olduğunu anlamamaları ve askerlerin sınıra dayanmamaları oldukça tuhaftı.

"Kral'ım müsait misiniz?" diyerek içeri giren Kim Namjoon yeğeninin tahtında bitkin bir halde oturduğunu görüp onun çökmüş yüz hatlarını inceledi. "Gel amca, bir sorun mu var?" diye sordu Kral. Sesi yorgun ve gözaltları mordu. Hasta gibi görünüyordu Kral ama onu bu hale düşüren kalbinde taşıdığı yasak aşkının ölüm emrinin dudaklarından çıkacak olmasıydı. Kalbini ele geçiren bu yangın onu öldürüyor, uykusundan ediyor ve yemeden içmeden kesilmesine sebep oluyordu. Bir yol bulamıyordu aydınlığa çıkan. Prens'i kurtaracak bir mucizeye ihtiyacı vardı çünkü kendi bunu yapamayacak kadar çaresizdi.

"Bir hafta geçti ama hala Jeon sarayından bir ses çıkmadı. Sizce de tuhaf değil mi yeğenim?"

"Prenslerinin ilk ortadan kayboluşu değil demek ki. Ayrıca gerçek kimliğini herkesten gizlesede ona yardım eden birileri vardır elbette. Bu yüzden de Prenslerinin belkide avlanmaya çıktığını geri döneceklerini düşünüyor olmalılar"

Kim Namjoon çenesindeki sakalları okşadı. Yeğeni gerçekten de akıllı bir Kral'dı. Onun düşünemediklerini o çoktan düşünmüştü ve bunda haklı olduğuna emindi. "Düğüne çok az bir vakit kaldı, idamı gerçekleştirmeli ve Jeon sarayını ele geçirmeliyiz. Onlar bizim kapımıza dayanmadan biz onlara saldırmalıyız. Prens'in ölümüyle boş kalan tahtın ve o toprakların sahibi siz olmalısınız. Beklemek demek başkalarına fırsat vermek demektir sevgili yeğenim. Ayrıca düğünden önce tüm bunların bitmesi gerekli ki gelininizle güzelce ilgilenebilesiniz"

Taehyung amcasına sert bir bakış atıp ayağa kalktı. Gerçekten düğün şu an düşündüğü son şey bile değilken amcasının sürekli bunu dile getirmesi canını sıkmaya başlamıştı. Üstelik bu evlilik babasının vasiyeti yüzünden mecburen evet dediği bir evlilik olacakken amcasının aceleci tavrına karşı daha fazla tahammülü kalmamış, amcasının karşısına geçerek çattığı kaşlarını ve öfkeyle parlayan gözlerini amcasına dikmişti. "Ailenizin yanına dönme vaktiniz geldi sanıyorum ki amca. Bu sarayda sizi yeteri kadar misafir ettiğimi düşünüyorum" dedi. Kim Namjoon yeğeninin sözleriyle şaşkına dönerken artık istenmediğinin ve bu sarayda bir yeri olmadığının farkına varmakta güçlük çeksede söyleneni anladı. Bu kibarca git demekti.

"Beni ve kararlarımı sorgulamak hiç kimsenin haddine değildir! Yersiz endişelerinizi kendinize saklayınız. Yoksa bir an önce burdan gitmeniz ve bir daha dönmemenizi istemek zorunda kalacağım"

"Affedin Kral'ım, beni yanlış anladınız. Sizin en doğru kararı vereceğinize inancım tamdır" diyen Kim Namjoon başını öne eğdiğinde onurunun kırıldığını hissetsede ses çıkaramadı. İlk defa yeğenini böyle görüyordu. Kim Taehyung daha fazla dayanamayarak amcasının yanından ayrılıp odasına çıktı. "Chris!" diye bağırdı odasının içinde ileri geri yürürken. Sinirleri öyle bozuktu ki artık ne olacaksa olsun ve bitsin istiyordu. Chris Kralı'nın bağırmasıyla endişeli bir şekilde odaya girdi. Başı önündeydi ama kalbi korkuyla atıyordu. Kral'ı ilk defa böyle öfkeli görüyor ne yapacağını bilemiyordu.

Bloody Love  // taekookOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz