Kral Kim'in Kanı İçin Deliren Prens

1.6K 172 33
                                    


İyi okumalar

Kral Kim Taehyung, Jeon Sarayından döndüğünden beri sarayda biriken işlerle uğraşıyor, henüz atlatamadığı bahar alerjisi onu halden düşürmüş olsa dahi halkı için çalışmaktan geri durmuyordu. Bir hafta geçmişti Presn Jeon'un yanından ayrıldıktan bu yana. Kısa bir zaman dilimi gibi görünsede Kral için nedense günler normalin aksine daha yavaş geçiyordu sanki. Sebebini anlamlandıramasa da boş bulduğu her vakitte Prens'in ona hediye ettiği kitabı okuyarak, yahut onu yanında taşıyarak geçiriyordu zamanını.

Baharın gelişiyle sarayın bahçesi rengarenk çiçeklerle süslenmiş, kuş sesleri ve yeşillenen doğa Kral'ın huzurla dolmasına sebep olmuştu. Öyleki bahçesindeki çardakta çayından yudumlarken, ilham dolan ruhunu dinleyip şiir yazıyordu. Son kelimeleride kağıda döktükten sonra aklına gelen bir hatırayla, mürekkebi solmuş fırçasını sarı kağıdın yanına bırakıp dikleşti. Prens Jeon ondan sarayı için bir hediye istemişti. Kim Taehyung'un elinden ve ruhundan çıkıp, tuvale akacak bir resim. Bunu nasıl unutabilirim diye hayıflandı kendine.

"Atımı hazırlayın" dedi yanındaki askere. Ayağa kalkıp saraya doğru ilerledi. Resimlerini yaptığı odaya girip, çantasına gerekli boya ve fırçaları aldı. Bir tuvali de yanındaki yardımcıya uzatıp tekrar saraydan çıktığında kendisi için hazır olan atına doğru ilerledi. "Tek gideceğim" diyerek aldığı eşyaları atının semerine taktı. "Yaahh" dediğinde atı hızla her zaman gittiği o göle doğru yol aldı. Mavi pelerini arkasından salınırken, bir melek gibi görünüyordu Kim Taehyung. Tek başına sarayından çıkacak kadar cesur bir melek...

Yalnız olmak, bazen yasak kitapları okumak bazenleri de resim çizmek için güzel bir yerdi sınırdaki bu gölün kenarı. Etrafı ağaçlarla ve renk renk çiçeklerle bezenmiş bu göl onun için en huzurlu yerlerden biriydi. Ruhunu iyileştirdiği, kendini dinlediği ve Kral olmanın dışında basit bir insan olduğunu düşündüğü tek yerdi. Atının yularını bir ağaca bağlayıp, bez çantasını yanına alarak gölün yanındaki çimenler üzerine oturdu, kıyafetinin batacağını hiç önemsemeden. Çantasındaki boyaları öylece yere koyup, fırçalarını çıkardı. Beyaz tuval üzerine ne çizecek, Prens Jeon için nasıl bir resim yapacaktı bilemediğinden bir süre ruhunu okşayan manzarayı seyrederek ilham aradı.

Jeon Hanedanlığının ve Kim Krallığı'nın birbirinden ne kadar farklı olduğunu, zıtlıkları düşündü. Prens Jeon siyah sarayı ile geceyi anımsatıyordu ona. Karanlık, siyah ama yinede yıldızları barındıran, ay ışığıyla aydınlatan. Karanlığın içinde bile güzellikler vardı, Prens'i düşündükçe onun hem iyi hem kötü bir yanının olduğunu biliyordu. Düşündükçe, boyalar tuvalde resme dönüşüyor, uzun parmakları arasındaki fırça sanki kendiliğinden hareket ediyordu. Yorulduğu an, gölün ardındaki orman alana bakıyor hemen sınırın ötesinde Pren Jeon'un sarayının olduğunu ve Prens'i şu anda ne yaptığını, pembe fularını hala saklayıp saklamadığını merak ediyordu.

Saatler geçmiş, resmi nerdeyse bitmişti. Son dokunuşlarını yapıp, resmine memnun gözlerle bakan Kral, sarayına dönmek için dağılmış fırça ve boyalarını çantasına koyup oturduğu çimenlerin üzerinden kalkmıştı. Saatlerdir oturduğundan ötürü ağrıyan bacakları sızlanmasına sebep olsada resmini bitirdiği için memnundu. Atını sevdikten sonra, üzerine atlayıp manzaranın tadını çıkara çıkara ilerlerken, ormanın içinden gelen sesle atının yularını çekip durmasını sağladı. Arkasındaki ormana dikkatle baktığında kimseyi göremedi lakin izlendiğini düşünmeye başlamıştı, hatta bundan emindi.

Bir eli belindeki kılıcındaydı, bekliyordu. Gözleri uzakta bir hareketlilik ararken, düşmanı aslında çok yakınındaydı. Prens Jeon, bir avcı gibi avını sessizce izliyordu. Kral, hemen yanındaki ağacın tepesine baksa görecekti onu oysaki. Prens Kral'ı biraz korkutmak istiyordu, avıyla oyun oynamak ona zevk verecekti. Bu yüzden yüzünü maskesiyle gizleyip, bulunduğu ağaçtan atlayarak direkt Kral'ın üzerine düştü.

Bloody Love  // taekookWhere stories live. Discover now